Çalışmakla Çalışmamak Arasındaki O Kadar da İnce Olmayan Çizgi: Tüm Yönleriyle Freelance Çalışmak...
İnsanoğlu toplum içerisinde şöyle rahatça “Abi ben pijamalarımla bütün gün oturup osura osura logoyu biraz daha büyütüyorum” diyemediği için yaptığı işe bir isim bulmak durumunda kalmış ve bu uğraşına ‘freelance çalışma’ adını vermiştir. Grafik tasarımcısı, metin yazarı, programcısı, çevirmeni falan bu çalışmanın ofissiz, patronsuz, plazasız oluşunun rahatlığını yaşarken bir yandan da “Yasin abi benim bir ödeme vardı abi” yalvarmalarıyla açlıktan nefeslerinin kokmaması için tahsilat yapmaya gayret ederler. Gelin dünyamızın bu havalı mı gariban mı olduğu çok da belli olmayan bireylerinin hayatlarına daha yakından bakalım… (Çok da yakına girmeyin, az duş alıyorlar insan içine çıkmadıklarından)
1. İyi haber: Mesai saati yok… Kötü haber: Deadline’a 1 gün kaldı…
Freelance çalışan insanın kafasında “Aman efendim sabah 8’de kalkayım da 9 gibi anca iş başı yaparım” gibi bir sorun yoktur. Zamansız işlerdir freelance işler. Teslim gününe yetişsin yeterlidir. Ve tabii ki genelde o teslim günü bugün hadi bilemedin yarındır. Çünkü g.tü gevşek insanların özellikle tercih ettiği bir konsepttir işi evde yapmak (g*tü bir tık aşağı alabilir miyiz?). O deadline gününün bir gece öncesinde ufak bir kriz geçirilir, kahveye redbull'a yüklenilir tamamdır. Sonra gene yatışşşş…
- Bi de Face'e bakıyım da öyle başlarım...
2. “Trafik tasarım işindeyim cnm”
Trafik derdi yok kardeş. Yapılacak tek yolculuk yataktan kalkıp, evde manasızca şöyle bir dolanıp, “Lan deli miyim ben gider geri girerim yatağa” diyerek çalışma alanınız olan yatağınıza geri gitmektir. Yani sıfır hareketle bu işi tamamlayabiliyorsunuz, tabi eğer uzanıp laptop’ınızı yerden almak koymuyorsa. Demem o ki, you don’t need akbil. Ya bir düşünün ya hayatınızda metrobüs denen o sürreel taşıt yok artık! Kışın duraklarda buz kesmek, yazın konserve sardalyeler gibi büzülmek yok! Klimasız otobüslerle uğraşmak yok! Güneş gelen tarafı kestirmeye çalışmak yok. Yatağın sağı ve solu var. Sıkıldıysan kanepenin sağı ve solu var…
Bi de sonda taktırsanız, bitti bu iş...
3. Who's the boss?
Evet, kendi işinin patronu olmak bu tamamen. Patronluk taslanmak gibi bir kuyruk acısı yaşayanlar için biçilmiş kaftan. Lakin bunda da kendinize kızmak ve kızmamak arasında kaldığınız, vicdanınızın sizi gıdıkladığı anları boldur. Bir yanda işi erkenden bitirme isteği, öte yanda da işi hiç sallamamak vardır. Siz burada iradeniz ile savaşırken, ucundan da olsa patronluğu tatmış olacaksınız. Ayrıca kendinizin sadece patronu değil, çaycısı, sekreteri, muhasebecisi, ofis boyu falan da olacaksınız. Çok sıkılanlar bu karakterlerin hepsine farklı birer isim vererek evde eğlenerek delirebilir...
"Fuları taktım üçtür romana başlıcam çay koymayı unutuyorum ya..."
4. “Ya arayın, mail atın falan da şu geçenki yapıversin işte”
İşte bu cümledeki ‘geçenki’’ sizsiniz. Biraz açmak gerekirse (azıcık gerçekleri tokat gibi vuralım); size verilen işler genelde firmaların, ajansların falan en bok püsür işleridir. Kendi içlerinde uğraşmak istemediklerinden son dakikaya kalır ve size paslarlar (Ya da son dakikaya kaldığı için uğraşmak istemezler. İşi alıp da yetiştiremeyecek bir günah keçisi lazım olur). Siz de onlarla uğraşır durursunuz evinizde. Bazen baskı hissedebilirsiniz üstünüzde normaldir ama işveren ile yüz yüze gelmediğiniz için nispeten atlatması kolaydır. Kocaman bir küfrü salona bıraktığınızda ciğerlerinize nane ferahlığı geleceğine garanti verebiliriz.
"Geçenki"..."Ya hani şu Kavak Yelleri'ndeki çocuk" gibi bir şey...
5. Para mara olayları…
“Önce yarısı, sonrası iş bitince” gibi bir durumu kesinlikle yoktur. Yani teoride vardır ama pratikte yoktur. Genelde önce hiçbiri, sonrasında da ne koparabilirseniz gibi bir durum mevcuttur. Hatta işi teslim alıp, ortadan kaybolan işverenler de vardır (g.tverenler de denir halk arasında). Freelance iş yapan insanın para işleri karışıktır. Her freelancer’ın Abidik Projesi’nden alacağı bir 2.000 lirası vardır, Gubidik Ajans içerdeki 5.000 lirasının sadece 1.000’ini ödemiştir. Şu meşhur veresiye satan-peşin satan görselini ‘Freelance Çalışan-Maaşlı Çalışan’ diye değiştirmeye kalksak freelance çalışan zaman zaman bu resmin iki tarafına da geçer. Ödeme geldiğinde kraldır, ödemenin tamamını 10 günde yediği için o 10 günün ardından sürünmeye başlar.
"Dök dök dök ödeme geldi dök..."
6. Kurumsal dertlerden uzakta…
Böyle kurumsal murumsal giyinme gibi bir dert yoktur. Oh be! (Kadınların yüzü daha fazla güldü eminim). Yok efendim ceketim buruşmuş, vay efendim pantolonum çamur olmuş gibi sıkıntıların olmadığı, evinizde haşortmanınızla ya da donunuzla bile yayıla yayıla yürütebileceğiniz bir çalışma şekli Freelance'lik (belki de en güzel tarafı bu). Bir tek yeni moda çıktı, kimi işverenler Skype yapıyorlar. O noktada bir dikkat etmek gerekiyor. Koca bankanın reklam departmanının tamamına çıplak yakalanan arkadaşlar oldu. Gerçi “Hmm hakikaten t.şaklı adammış”, "Vay memintolar da süpermiş buna hep iş paslayalım biz" gibi bir imaj da olabilir ama çok tavsiye etmiyoruz. Use it at your own risk...
Dress code'u belirlemek size kalmış...
7. Her asosyalin rüyası...
Topluma karışmaktan uzak kalanların tercih etmesi gereken çalışma şekli bu mesela. “Ekiple çalışmaya uyumlu personel arıyoruz”, “Takım ruhu her şeyimdir diyen gerizekalılar bakıyoruz” şeklindeki iş ilanı açıklamalarında tüyleri diken diken olanların ortak dilidir Freelance. Siz, işiniz ve eviniz var sadece. Üstüne para veriyorlar bir de düşünün. Öğle yemeğine, tiksindiğiniz ofis arkadaşlarından bu defa hangisiyle çıkmak zorunda kalacağınıza dair o iğrenç seçimi yapma derdi de yok evet. Daha ne olsun?
- Ekip çalışmasına yatkınım ama ekipten uzaktayken. Çok uzakta...
8. Yol-yemek-sigorta
En başta yolun olmamasından, ardından da yemeğin buzdolabınızda olmasından dolayı ve en sonunda da zaten emekli hayatını evden çalışarak önden yaşadığınızdan ötürü bu üçlü freelance iş sisteminde mevcut değil. Siz en iyisi yol-yemek-sigorta üçlüsünü, rakı-kavun-peynir olarak değiştirin ve kendinizi bu şekilde motive edin. Emeklilik süreniz uzayacak belki ama olsun, isteyenler şimdiden Bodrum’a neyin gidip orada hem işini yapıp hem de emekli domatesi ekebilirler. Nerden baksanız bi yerinizdeki kıllar kadayıf olduğunda yaşamaktan iyidir bunları...
Sevimli dostlarımız freelancer'lar için kapınızın önüne bir dilim pizza bırakın...
(Mervously Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et