Evde Baş Başa Geçirilen İlk Geceyi Vezir de Rezil de Edebilecek Riskli Filmler... (Galoplu, IMDB Puanlı)
Sevgili olmak istediğiniz kişi ile ilk adımı attınız. Sonuç pozitif. Barda ısmarlanan enteresan kokteyller, restoranlarda ekmek banmadan yenen kibar yemekler sonunda artık evde geçireceğiniz ilk ve en kritik geceye hazırsınız. Peki ne yapılacak evde? Tamam mümkünse sevişilecek ama ondan önce? En iyisi evdeki en ufak koltuğa sığışıp film izlemek ve olayların kendiliğinden gelişmesini umut etmek. Ama öyle herhangi bir film olmaz. Hayalinize ulaşmanızı sağlayacak ya da size köstek olup geceyi el elde baş başta geçirmenize vesile olacak filmleri derledik. Çünkü sizden hoşlanıyoruz.
1. Rumble Fish (7.2)
Neden bu filmi seçme ihtimaliniz olduğunu düşünüyoruz siz de biliyorsunuz: Francis Ford Coppola. Ona “Coppola sever misin? Çünkü ben bayılırım.” demek için yanıp tutuşuyorsunuz. Haksız değilsiniz. Lakin Rumble Fish her ne kadar şahane bir film olsa da, bizce öpüşecek olan her iki taraf için de yanlış seçim.
Erkek için: filmin kadrosuna şöyle bir bakın. Matt Dillon ve Mickey Rourke başrollerde ve sene 1983. Adamlar öyle yakışıklı, öyle seksiler ki, dayınızın bile izlerken içi gidebilir. Nicolas Cage bile bu filmde yakışıklı, düşünün! Şimdi bu filmi sizinle izleyen kız “Lan acaba bunlar gibi başka adam var mıdır? Çünkü varsa ben biraz daha düşüneyim.” fikrine kapılabilir. Bir arkadaşımızın dayısı kapıldı. “Emen çok sığsınız” dediğinizi duyar gibiyiz. Sığ mığ. Çok güzel adamların aşırı iyi yetenekleri, Coppola ile birleşince film hakikaten çok etkileyici.
Kız için: Adamın yanında bu filmi açmak, erkeğin kafasında “Demek kız böyle tiplerden hoşlanıyor” fikri uyandırabilir. Sonra ertesi gün “Vay efendim neden bu herif ibiş gibi giyinmiş, neden mobilete biniyor, o bandana ne be! diye isyan etmeyin.
2. Ghost (7.0)
Evet bazılarına belki klişe gelecek ama ilk ev randevusunda izlemek için mükemmel bir seçim. Aldatmacasız, vicdansızca sekssiz, dibine kadar romantik ve onu sarılıp öperek teselli edebileceğiniz kadar acıklı. (“Yok bunu açarsam kız beni homoseksüel sanar” diyenler tipler çıkabilir. Sen okuma öküz.) Film aynı zamanda kültürümüzün bir parçası olan testi yapımına da sıcacık bir gönderme yapıyor. El sanatları ile ilgilenen manitalar için artı sayılabilir.
Filmde dikkatlerden kaçmayan en önemli şeylerden biri ise Demi Moore ağlaması. Hayatımızda birçok ağlayan kadın gördük, bazılarını görmediğimiz için bilinçli ağlattık, ama bu kadar güzel ağlayanını görmedik. İnsan ağlarken hiç mi Yılmaz Morgül’e benzemez? Benzemiyor! Film boyunca yanınızdaki kız muhtemelen hüngür hüngür ağlayacak. Ona bakmamaya özen gösterin. Kızlar, eğer filmi siz seçtiyseniz şöyle bir bakın bakalım, belli başlı sahnelerde ne tepkiler veriyor. Bu filmden etkilenmeyen adam muhtemelen en güzel duyguların katilidir. Vicdansız! Adam orada ölmüş! Sen hala alt dudak derdindesin!
3. Gone Girl (8.1)
İşte ilk ev randevusunda yapılabilecek en büyük, en dev, en talihsiz, en pişman olunası seçim. Evet 8.1 puan almış bir David Fincher filmi olabilir, lakin aynı zamanda insanı ilişkilden tiksindirebilecek kudrette de bir film. Çiftler arasında farkında olmadan yaşanabilecek şerefsizlikleri (kibarca anlatıyoruz.) biraz abartılı bir şekilde anlatan film, özellikle hayatında ID Extra bile izlememiş kişileri bir hayli etkileyebilir.
İlk günden “Ulan eve geldik ama, kızı da çok iyi tanımıyoruz. Şimdi saplamasın zigonun bacağını.” izlenimi yaratmaması açısından kesinlikle tercih edilmemeli. Ha ama hiç fena film değil be. Ben Affleck’in hüzünlü yavru köpek bakışları ve kadının arsızlığı. Ay çok iyi casting. Eğer ilişki başlarsa, 6. aydan sonra birlikte rahatlıkla izleyebilirsiniz. Filmi seçen erkek tarafı ise, kızın aklında “Mesaj mı veriyor şimdi bu bana? Böyle biri miyim ben? O kendini ne sanıyor acaba?” gibi tatlış sorulara yer açabilir. Açıyorsa ve biraz alkolün de etkisiyle size danışıyorsa kaçın. Evet kendi evinizden.
4. It Follows (6.9)
Çiftlerden ikisi de korku filmi seviyorsa ve “Korku filmi izlenecek yehuu” heyecanı yaşanıyorsa Allah’ı var It Follows şahane bir film. Mükemmel ve yerli yerinde korku öğeleriyle kimi zaman birbirinize sarılıp yakınlaşmanızı sağlaması mümkün. Filmin sizin için tek negatif yanı, mevzu bahis bedbaht olayın cinsel ilişki ile bulaşıyor olması. Yani çok tedirgin olacak birisi ile izlerseniz gece kahve ve “Beni eve bıraktığın için teşekkür ederim.” ile sonlanabilir. Güzel yanı ise, muhtemelen ilk gecenin heyecanı ile dalgaya düşüp, kondom kullanmayı es geçecek çiftlere mükemmel bir hatırlatıcı olması. Şimdi “Her şey seks değil” diyen de çıkabilir. Çift olmaya çalışanlara tavsiye vermek de ne zor. Çok bilmişler Dabbe 23 izleyip epilepsi krizine girsin. Bize ne sonuçta. Hiç...
5. The Beach (6.6)
Sevgiliyle çıkılan tatiller, yabancılarla “Ay hadi kaynaşalım” denince nasıl piç olur temalı senaryosuyla dimağlarda yer etmiş, her tatilci çiftin başucu filmi. Ama tabi siz henüz çift olmadığınız için, özellikle tatil sevmeyen bir kişi iseniz, bu film tam size göre. Ona gelecekte neler yaşayacağını şimdiden hissettirebilirsiniz. Tabi bir gelecek düşlüyorsanız. Şahane bir tatil gibi başlayan film, inanılmaz doğa görüntüleri ve oh free hayat hissiyle insanı sarıp sarmalayıveriyor. Sonrası biz diyelim “Sorun değil ya her tatilde ufak sorunlar olur.” siz diyin “Bağcılar’da kalmalıydık.” İleride tatile çıkacağınız zaman “Sen bana 8 ay önce bu filmi izletmiştin. Ne demek istemiştin?” demeyecek biri ile karşı karşıya olduğunuzu düşünüyorsanız, filmin içerisinde duygusallık, macera, gerilim, kopan uzuvlar falan hepsi var. Taramalı tüfek bile var! Tam şamata!
6. Cast Away (7.7)
Tom Hanks’e, Forrest Gump’ta bile bu kadar üzülmemiştik. Arkadaşlık, dostluk, yalnızlık ve “Kocam öldü galiba” diyerek başkası ile evlenen bir kadının hayatına bir voleybol topu açısından mükemmel bakış açısı. Film birçok mesaj içeriyor. Tom Hanks’in bir voleybol topuna bağlanması, kızın yakın arkadaşları tarafından “Kızım sana neler yapmaz” olarak değerlendirilebilir. Öte yandan erkeğin “Beni öldü sansan başkası ile beraber olur musun?” sorusu saniyesinde “Tabii ki hayır” olarak cevaplanacaktır. Çünkü film o hissi ister istemez damardan veriyor. Ama yani tabi adamın cesedi bulundu mu, kesin mi ölmüş, aradan kaç sene geçmiş.. En azından saate bir bakmak lazım. Öyle lak diye olacak şey değil. Yalnızlık hissiyle yanıp tutuşan gençleri birbirine bağlayacak bir film. Topa çünkü çok bağlanıyor. Üzücü biraz yalnızlık.
E ne izleyelim mk?
To Rome With Love (6.3)
Woody Allen’ın şahsından tiksinip, hakkında şerefsiz desek de, kendisinin filmleri hem enfes hem de evdeki ilk gece için nerdeyse sonuç garantili yapımlar (sizin çok büyük bir öküzlük yapmadığınızı varsayarsak yani). O anlamda herhangi bir Woody Allen filmini gönül rahatlığıyla açabilirsiniz ama özel olarak bir isim isterseniz To Rome With Love deriz.
Aşırı komikliğin ve romantizmin harman olduğu film, geceyi her anlamda şenlendirme potansiyeline sahip. Ayrıca İtalya ve operayı sadece Instagram'daki arkadaşlarından takip edenler için de kaçırılmaması gereken bir yapım. Sonuçta onlar Roma’da olsalar da yalnızlar. Halbuki siz, bir bekar odasında nefessizlikten boğulmak üzeresiniz. Romantik mi? Hayır. Bekar mısınız? Sanmıyoruz.
(Kamuran Hardcore Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et