Yarım Kamyon Süper Kahraman 22. Marvel Filminde: Avengers Endgame
Avengers Endgame ile beraber 11 yıldır, 22 filmdir süren serinin bir bölümü, özetle Marvel'ın bir dönemi sona eriyor. Bunun yanında uyuşturucu bağımlılığına parmak basarak daha gerçekçi sorunlara değinen ve "Ablam nerdesin sen ya" dedirten Julia Roberts'lı bir film de vizyona giriyor: Eve Dönüş. Ayrıca Nebula diye bir film var; yerli, metaforlu, ödüllü ve Avengers'taki Nebula'yla hiç alakası olmayan...
Evet, biliyorum Marvel'dan sonra ne dediğimi okumadınız. Parodi bir fragmanla başlayalım o zaman:
Avengers: Endgame - Iron Man'den beri çekilen 21 filmi tek filmde anma çabası...
Russo Kardeşler, yani Anthony ile Joe Russo yönetiyor. Bunlar normalde TV işi yapan adamlar ama Marvel için şimdiye kadar 4 film çektiler. Son iki Kaptan Amerika filmi de (Winter Soldier, Civil War) Avengers: Infinity War filmi de bunlara aitti ve tüm bu filmler, açılımları olan, iyi filmlerdi. Endgame'in senaryosu ise Christopher Markus ve Stephen McFeely'e ait, kendileri Marvel evrenine oldukça hakim insanlar. Zaten 40 süper kahramanın ismini akılda tutmak bile başarıyken karakterleri karıştırmadan yazabilmişler, helal olsun.
Diyeyim ve eski Avengers ekibinin arkadaşlarını geri getirme çabası hakkında konuşayım. Bu arada yazıda, başka türlüsü pek mümkün olmadığı için hayvan gibi SPOILER verdiğimi de hatırlatayım.
Yumurtanın sarısı, gitti Avengers'ın yarısı...
İki güzel sahneyle başlıyor film. Birinde Hawkeye kızıyla oynarken kızı yok oluyor, diğerinde melankolik ve depresif Iron Man diğerlerine trip atıp duruyor. Buralardaki duygular gayet iyi, özellikle Robert Downey Jr. oyunculuğunu konuşturuyor. Sonra da Ant Man, bir farenin bir tuşa dokunmasıyla içine hapsolduğu kuantum evreninden çıkıyor, gidiyor Kaptan Amerika ile Natasha Romanoff'un yanına ve YAV diyor "zaman makinesi mi yapsak acaba?" Iron Man'e de diyorlar "Gel zamanda gezek, kafan dağılır biraz" diye, başta isteksizken sonra dayanamıyor, "O iş öyle olmaz” diye çıkageliyor ve hep beraber geçmişe giderek Thanos ele geçirmeden taşları toplamaya çalışıyorlar.
- 54 yaşında koca herifim, hala ismimin sonuna Jr koyuyorlar mk!
Evet, oldukça si.indirik bir senaryo…
Infinity War bittikten sonra fanlar, geekler bir sürü teori türetmişti ve bu teorilerden en çok dile getirileni de zaman yolculuğuydu. Yani kuantum evreninde tünel açılacaktı, orada zaman daha hızlı geçtiği için zaman yolculuğu mümkündü! Evet kulağa garip geliyordu ama şöyle düşünmek gerekti, mesela sevdiğin bir insanın yanında zaman su gibi akıp giderdi, bu kahramanlar da birbirini çok seviyordu ve tünel açarsan her yere gitmek mümkündü!
Zaten izleyen kimse de kuantum bilmediği için, kuantum bilen insan kalkıp Marvel filmine gelmeyeceği için sorun yoktu. Bruce Banner'ın iki günlük çabası, Tony Stark'ın bir gecede 2-3 grafik bakmasıyla kuantumlu zaman makinesi* yapılabilirdi. Kimse de demezdi ki; o kadar zamanda puzzle bile yapamazsın. Bazı puzzle’lar var ki yapmak bir hafta sürüyor, insan kafayı yiyor, 3 gün bir parçayı arıyor da meğerse o kayıpmış...
Bunları soran yok tabii. Tek amacımız, geçmiş zamanda taşları toplayıp Avengers'ın kayıp parçalarını geri getirmek. Gelenlere duygulanmak, gidenlere ağlamak ve Ant Man'i "eheh, mala bak" diye izlemek...
*Endgame tarzı zaman makinesi (temsili)
- Bu Ant Man de kolaymış lan, istesem 2 günde yaparım onu da...
Güldürürken ağlatıyor mu ağlatırken güldürüyor mu?
Infinity War'un kötü adam, villain odaklı öyküsünden sonra klasik bir süper kahraman anlatısına dönüyoruz. Yani isteksiz kahramanları isteklendirip onları maceraya sürükleme çabasıyla geçiyor filmin büyük bölümü. Ant Man filme girdikten sonra mizah da geliyor, zaman makinesi denemeleri de mizahla geçiştiriliyor ve kavuşmalar, ayrılmalar, fedakarlıklar derken aralara duygusal sahneler serpiştirilip duruyor. Sonra duygusal sahneleri yumuşatalım derken yine espri yapılıyor ve film bu şekilde bir bipolar bozukluk sorunu yaşıyor.
Bunun yanında IMAX çekilen filmimizin finaldeki savaş sekansı ise etkileyici tabii, epik tabii, gaza gelmemen mümkün değil tabii, acayip tabii... (Bu kadar da övelim ki geekler sinirlenip meşalelerle linç etmeye gelmesin bizi.)
Bulunduğu ortamda Marvel'a giydirilen geek...
Neler eksi neler artı?
- Kahramanlardaki duygudurum bozukluğu bariz. Avengers'ın kadrosu son iki filmdir genişlediği için (gerçi Thanos yarıya düşürdü ama, hâlâ fazla) derinlemesine işlenemeyen karakterlerden bazıları ciddiyetini kaybetmiş, bazıları da gereğinden fazla fedakar ve duygusal bir tip kalmış. İkisi de zorlama duruyor. Olmuyor. Cık...
+ Dirilen kahramanların, açılan boyut deliklerinden geçerek savaş meydanına gelmeleri gibi epik yerler etkileyici. Ya da Avengers'ın önceki filmlerinden parçalar gösterilirken, geçmişe giden Avengers'ımızın eski hallerini karşılaştırabilmemiz güzel. Geçmiş hallerinin 'saf' gibi durması da, olaylardan habersiz mal gibi kalması fikrini de sevdim.
- Fakat filmde sivil insanlara hiç yer verilmemesi can sıkıcı. Evrendeki tüm canlıların yarısı yok olduğu hâlde evrendeki duruma dair ciddi hiçbir emare görmüyoruz. Sıradan insanlar hiç şikayetçi değilmiş, tek dertleri Hulk'la fotoğraf çektirmekmiş gibi takılıyor, "Bir elmanın yarısı" şarkısı eşliğinde dans ediyor. Keşke birileri de hesap soraydı, "Ya neden benim geri zekalı oğlum yaşıyor da babasının biricik kızı gitti, bunları takas edemiyor muyuz? Sana diyorum, hop, yeşil surat" diyeydi...
- Bi de şöyle suratımın yarısına bakayım... Oha! Yine yakışıklıyım...
+ (ÇOK SPOILER) Kaptan Amerika’nın geçmişe gidip yaşlanması, Iron Man’in geçmişte babasıyla konuşması gibi duygusal yerler de var ve bu sahneler ister istemez duygulandırıyor. Ben de taş kalpli değilim yani; suratı yeşil de olsa elinde kalkan da olsa kahramanlar için üzülmesini bilirim.
- Thanos'u çok arka plana atmışlar. E biz bu 'villain'in gezegenin yarısını yok edecek kadar kaya duruşunu ve büyük hedefi için kızına kıyarkenki şefkatini, ne bileyim bir şekilde evreni daha iyi hâle getirme çabasını sevmiştik. Bu filmde sürekli adam döven klasik bir kötü adam olmuş yine, "Sizin ebenizin yarısını belleyeceğim" diye parmak sallayan diyen basit biri olmuş. Olmamış. Cık...
Şu gif'lerle karizmasının yarısı çizilmişti gerçi...
Böyle işte, isterseniz aşağıya bıraktığım, iki sinema yazarının şu polemikli videosuna da bakıp filme sövmek konusunda cesaretlenebilir ya da "Bir ihtimal daha var o da övmek mi dersin?" diye düşünebilirsiniz. Olmazsa Google'a 'Thanos' yazıp karşınıza çıkan taşlı eldiven görselini tıklarsanız, arama sonuçlarının yarısı silinir, siz de şaşırırsınız eheh... Ne bileyim kendinizi eğlendirin bir şekilde...
Şu sağdaki herif aslında yakışıklı bence de videoda ağzı yamuk gibi çıkmış hep... Eheh...
Puan: Yarısı 55 yarısı 60
Nebula - Metaforlu olduğu için iyi gibi duran yerli festival filmi...
73 dakikalık filmin yönetmeni Tarık Aktaş, Locarno Film Festivali'nde 'en iyi yönetmen' ödülü aldı. Daha sonra da İstanbul Film Festivali’nin ulusal yarışmasında yer aldı ve orada da Seyfi Teoman en iyi ilk film ödülü aldı. Böyle ödüllerinden bahsedince filmi çok acayip bir şey sanabilirdiniz. Peki film bu kadar ödüle değer miydi?
Metafor yağmuru?
Film Hay'ın çocukluğundan başlıyor. Karakterin adı Hay ve galiba Hay'dan gelip Huy'a gidiyor. Hop, ilk metafor geliyor. Hay'dan gelip Hop'a gidiyor belki de. Hopa demişken, Hopa'nın da ne müthiş bir doğası vardır di mi? Öyledir. Filmde de doğa-insan ilişkisi ele alınıyor, Hay büyüyünce Doğa Ana'nın insandan daha güçlü olduğunu fark ediyor. Hatta doğa insana trollük yapıyor. İnsan doğayı anlayamıyor ve sürekli "Ne bu la?" diyor, sonra da "Nebula neydi?" diye düşünüyor. Uzaydaki bulutsu gaz kümeleri miydi, gazımsı küme bulutlar mıydı yoksa kümemsi bulut gazları mıydı?
Oldukça düşündüren bir filmle karşı karşıyayız anlayacağınız...
Şu ölüme giden koyunun bakışları filmdeki çoğu oyunculuktan daha anlamlı...
Bu film yerine açıp da ne izlesek?
Şaka maka film aslında çok basit bir şeyi, çok önemli bir buluşmuş gibi, basit bir biçimle anlatıyor. Oysa Kırmızı Kaplumbağa animasyonundaki gibi çok basit ve yalın bir anlatımla doğa döngüsünü gösterse şiirsel olabilirdi. Yönetmen onun yerine, düz bir şekilde iki tane hayvan, deniz, orman gösterince anlamlı olabileceğini düşünmüş. Olmamış ama. Bazı tatil köyü reklam videoları bile daha anlamlı. En azından daha işlevsel bir mesajı var. ("Erken rezervasyon fırsatını kaçırmayın")
Yani, filmdeki 'kurban'dan, güvercinden yaratılan metaforlar çok basit ve anlatım sıkıcı. Ne doğal ne de özenli. Oysa bi Our Planet dizisi açıp izleseniz o hem doğal hem de özenli. Müthiş hayvanlar tanıyıp küresel ısınmaya üzülür, "minik fok tepeden inerken düşecek mi" diye gerilirken dönüşçü yunuslarla eğlenirsiniz.
Şu orangutanın bakışları da çoğu dizi oyuncumuzdan daha anlamlı...
Puan: "Olsun sen yine de ikinci filmini çek" anlamında bir 40
Eve Dönüş (Ben is Back) - Yine Amerika'dan çıkan boşanmış ebeveyn ve bağımlı çocuk filmi...
Geçenlerde vizyona giren Güzel Oğlum gibi ana babası başka insanlarla evlenen, bağımlı bir çocuk öyküsü izliyoruz. Anlıyoruz ki Amerika'daki en büyük sorunlar boşanma ile bağımlılık ve çok da genellemeden film kadrosuna bakıyoruz: "Vaay Julia Roberts hâlâ ölmemiş" dedirten senelerin Julia Roberts'ı ile Yaşamın Kıyısında'da, Uğur Böceği'nde gördüğümüz genç oyuncu Lucas Hedges başrolleri paylaşıyor. Lucas'ın babası Peter Hedges da filmi yönetiyor.
Bir süredir rehabilitasyonda olan madde bağımlısı Ben, Noel arifesinde ailesinin yanına döner. Bu dönüşle beraber anne çok sevinse de, kız kardeşi ve üvey zenci babası durumdan pek hoşlanmaz. Fakat, anne Holly çocuğunu sahiplenir, Noel gecesinde Ben yine belaya bulaşsa da onu kurtarmaya kararlıdır! Filmimiz daha çok bu iki oyuncunun performansına ve çoğunlukla bir gece boyunca yaşanan az gerilimli olaylara odaklanır.
Filmin olay örgüsü iyi oluşturulmuş ve her noktada hem Ben hem anne için geriliyoruz. Gecenin sessiz ortamı da gerilimi besliyor. Geçenki bağımlılık filmi 'Güzel Oğlum'da çok tekrara düşülüyordu, burada her şey sade ve yerinde. Yine de ergen çocuğunuzu, iki filmi art arda izlettirip "Böyle bir şeye başlarsan senin bacağına sıçarım ha" diye terbiye edebilirsiniz.
- Geldi yine mk keşi! - Oyyy, oğlum benim, sarma yaptım sana...
Puan: Kamu sağlığına duyarlı bir 75
Diğer
Corgi: Bu animasyon filmin fragmanında dediğine göre "Bu bahar bir kraiyet 'korgi'si ülkenin kalbini çalacak"mış. Hadi bakalım... Çocuğum olsa ben 'demokrası corgi'sine götürürdüm ama...
Hasbihal: Kötü oyunculuk ve jüppüdü jüppüdü müzikle dolu bir yerli komedi... Ayrıca Selahattin Taşdöğen'in de kötü komedi harici bir şeyde oynatılmamasına da yazıklar olsun, kahrolsun...
SIFIR: Etkisiz Eleman: Bu da ezik adam konulu bir yerli komedi... Üstteki maddeden devam edebilirsiniz.
Seninle Başım Dertte: Fragmanın bazı yerlerinde "Bu Fransız komedileri de bizimkiler kadar olmasa da çiğ bee", bazı yerlerinde de "Güzel gibi lan" dedirtiyor. Dünya prömiyerini Cannes Film Festivali'nin Yönetmenlerin 15 Günü seçkisinde yapan film; kısa süre önce ölen eşinin masum bir adamın cezaevine girmesinden sorumlu olduğunu öğrenen Yvonne’un bu talihsiz adama yardım etmek istemesiyle patlak veren olayları anlatıyor. (Bu cümleyi de bi siteden kopyala-yapıştır yaptım, umarım Organize Suçlarla Mücadele ekipleri kapıma dayanmaz.)
SONUÇ - Marvel bitmedi ama di mi, Avengers bitti?
Aşırı Marvel fanı iseniz, çocukluğunuz çizgi roman okumakla geçtiyse, ne bileyim 22 filmi de sinemada izlediyseniz filan Avengers Endgame'e koşa koşa gidebilirsiniz. Hoş henüz gitmediyseniz, spoilerlı bir yazı okuduktan sonra niye gidesiniz? Bilmiyorum, onu siz bileceksiniz. Bunun yanında deneysel şeyler denemekten zevk alıyorsanız, farklı bir dili olduğunu iddia eden Nebula'yı izleyebilirsiniz. Kaliteli film için Eve Dönüş'ü, eğlenceli film için de Seninle Başım Dertte'yi tuşlayabilirsiniz. Son olarak Marvel Sinematik Evreni'nin 22 filminden favorilerimi sıralayayım, siz de kendi sıralamanızı yapabilirsiniz:
1) Avengers: Sonsuzluk Savaşı 2) Kaptan Amerika: Kahramanların Savaşı 3) Galaksinin Koruyucuları 4) Kaptan Amerika: Kış Askeri 5) Thor Ragnarok (Iron Man'leri izlemedim, çaktırma)
Twitter: @duraladam
-BİTTİ (O değil de haftaya Game of Thrones konuşsak ya? Jon olur, Tyrion olur, Varys olur...)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et