Haftanın Kitapları (Ayın da olabilir, net bir tarih vermek zor): Bir Ömür Nasıl Yaşanır, Kişi ve Kutsal, Saraybosna Marlborosu...
Evet Zaytung okurları. Yokluğumuzda bol bol Netflix izlediniz sanıyoruz ama artık o devirler bitti! Zaytung Kitap geri döndü! Yan gelip yatmak yok artık, tüm gün evde elinizde kumanda “Blimdırs yeni sezon düşmüş”, “Abi Roma efsane bir film, altmışıncı köpek boku temizleme sahnesi tam olarak beni anlatıyor”, “Fatih Sultan Mehmet ne de güzel İngilizce konuşuyor” lafları geride kaldı. Hayır. Roma sizi anlatmıyor. Sizi anlatan kitaplar burada. Artık sizi sinema gibi yapaylıklardan kurtarıyoruz ve gerçek kültür sanat dünyasına adımımızı atıyoruz. Eminiz sizler de bizi çok özlediniz...
Aylar sonra Zaytung Kitap’ı okurlar bağrına basıyor...
Bir Ömür Nasıl Yaşanır – İlber Ortaylı - Kronik
Hayatta Doğru Seçimler İçin Öneriler altbaşlığıyla yayınlanan harika bir kitap. Söyleşi Yenal Bilgici. Öneriler var işte kitapta. Okurken “Aaaa bu nasıl benim aklıma gelmedi ya?” diyeceğiniz türden öneriler. Viyana’ya gidin, Ürdün’e gidin, ordan İspanya’ya gidin. Ama İlber Hoca’nın İran sevgisi başka. Kitabın yarısında İran’a gidin diyor. Neredeyse gelip bizi ülkeden kovacak, boynumuza yapışıp “Gidin lan artık şu İran’a!” deyip bizi Gürbulak Sınır Kapısı’na bırakacak.
Erasmus’tan gelip sekiz ay Macaristan’ın bi’ köyünü öven üniversite arkadaşınız gibi İlber Ortaylı. Kitabı kapatırken, “Hoca, gidelim ama nasıl?” diyorsunuz içinizden, hoca da “Orasına ben karışmam” diyor sanırım içinden. E böyle tavsiye mi olur kardeşim?
Helikopter alın! Bana ne nasıl gidiyorsanız gidin ya...
Yemin ederim kitabın bi yerinde sayfaları yolsam mı diye düşündüm. Hayır bi de para vermişim kitaba yani son VİYANA paramla hocanın kitabını almışım... Ferrari’sini Satan Bilge’de de aynısını yaşadım. Satıcam ama Ferrari’m yok. Öyle bakıyorum kitaba. Neyse, kitap da baya satmış bu arada. Eee halkımız kaliteli yaşamdan anlıyor şimdi üstat...
Son yirmi lirasıyla İran gezin tavsiyesi almak için sıraya giren halk
PUAN: 4/10 (Yirmi TL’m kaldığı için kırdım 96 puanı)
Tek cümleyle özeti: Pozitiffff pozitif basıyoruz mimari süpeeer!
Bunu sevenler bunu da sevdi: Emrah Safa Gürkan (Tüm eserleri), Selçuk Uygur (Savaşlı kitaplar), Er Ryan’ı Kurtarmak (Bu film) ve tabii ki Ferrarisini Satan Bilge (Opsiyonel)
Simone Weil – Kişi ve Kutsal – Vakıfbank Kültür Yayınları
Evet dostlar, eski performansımı aynen koruyorum. Görüldüğü gibi, entelektüel faaliyetlerimizden hiçbir şey eksilmemiş. Uzak kalsak da sorun yok. Biz yokken tabii yayınevleri battı, yeni yayınevleri kuruldu, kâğıt kriziydi dövizdi derken Vakıfbank Kültür Yayınları da karambolde aramıza katıldı. Herkesin birbirine girdiği yayıncılığın karıştığı şu günlerde entelektüeller olarak Vakıfbank Kültür Yayınları’na aramıza hoşgeldin diyoruz... Hadi hep beraber...
HOŞGELDİN VAKIFBANK KÜLTÜR YAYINLARI!!!
Ama geç kalmış bir hoşgeldin oldu sanırım, uzun zamandır kitap yayınlamıyorlar...
Hoşçakal Vakıfbank Kültür Yayınları....
Yazımıza devam edelim. On kitapla çıktılar sanıyorum, Namık Kemal yayınladılar, Hürriyet yazılarını. Kitapları güzel genel olarak, kâğıtları da maşallah Esquire dergi kalitesinde pırıl pırıl göz alıcı bir kâğıt yapmışlar. Cillop. Ben açıkçası Simone Weil okumaya diye oturduğum masada üç saat kâğıdı okşadım. Hatta bi ara kâğıdı –hafifçe– yaladım. Evet. Öyle bi kâğıt. E kitabı aldık, bari okuyalım diye düşündüm ve okudum. Kişi ve Kutsal deyince beklentim biraz şöyle bir şeydi açıkçası:
KİŞİ VE KUTSAL... Yani çok net bir laiklik söz konusu. Ama farklı bir şey çıktı karşıma. Simone Weil’i araştırdım önce bi. Ne diyeyim bilemedim. 34 yaşında ölmüş... Bizim Ulus Baker gibi bir şey canlandı gözümde. AKIL YAŞTA DEĞİL BAŞTADIR ULAN! Pardon dostlar sesli düşünüyordum... Simone Weil Antik Yunanca öğreniyor küçük yaşta. On yaşında Bolşevik oluyor... Çok ama çok normal (o dönemin şartlarıyla değerlendirmek gerekli). Doktora yapıyor falan derken tüberküloz oluyor ve vefat ediyor. Üzücü bir son.
Weil, Fransa Nazi işgalindeyken açlık grevine giriyor ve o grev esnasında yazıyor kitabı. Kişiselcilik diye bilinen modern düşünce akımına, kişiyi kutsaldan ayırarak karşı çıkıyor... “Her insanda kutsal bir şey vardır ama bu onun kişiliği değildir, insani kişilik de değildir. Kutsal olan o insanın kendisidir” diyor. Yani bir felsefe kitabı da nasıl anlatılır alın gidin okuyun ya. İncecik bir şey zaten bunu okuyana kadar git kitabı oku yani. Hayır espri de yapamıyoruz 34 yaşında ölmüş, bir dram var şurada...
Admin dertlendi... Spotify > Seher Dilovan > Hepsini Çal
Puan: 34/34
Tek cümleyle özeti: Kişi neyse her kitapta var ama kutsal olayı bambaşka...
Bunu sevenler bunu da sevdi: Şiddet ve Kutsal (Özellikle kutsal sevenler), Kutsal ve Kutsal (Yüreği yetebilenler için), Kişi ve Kişi (Opsiyonel)
Saraybosna Marlborosu – Milenko Yergoviç – Kutu Kitap
Eee hep kötüleyecek değiliz... Biraz da daha az kötüleyeceğiz... Saraybosna Marlborosu. Harika kitap. Kapağı da (dikkatle bakarsanız) evet, yanlış görmediniz, bir MARLBORO paketini hafiften anımsatıyor. Saraybosna Marlborosu içinde birçok sıcak an barındıran hüzünlü ama tatlı da bi kitap. Kimi zaman gülümsetirken kimi zaman ağlatacak. Yani Cem Yılmaz’ın KARAKOMİK FİLMLER’i gibi... Ama bir farkı var tabii. Kitap filmden daha çok izlendi... Baduptıssss...
Bu da bir katkı olsun naçizane... Bedavadan reklam. Maksat destek, dayanışma...
İBAN: TR070011100000000069527266
Ah be yanlışlıkla İBAN’ımızı koymuşuz. Bazen böyle talihsizlikler olabiliyor... Neyse. Saraybosna Marlborosu diyorduk. Saraybosna’ya dair hikâyeler. Tamamen gerçek. En azından gerçek olaylardan yola çıkıyorlar. Bu yönüyle Nobel Ödüllü Svetlana Aleksiyeviç’in kitaplarını anımsatıyor. Çernobil Duası olabilir, Çinko Çocuklar olabilir. Yani Svetlana’nın yeri ayrı tabii ama anımsatıyor. Kitap hikâyeler toplamı. Zaten baya da bir sattı, övüldü. Siz de eksik kalmayın. Kimi öyküler hüzünlendiriyor... Ama girmeyeceğim hiç oralara. Bugün Seher Dilovan’a doyduk yeter. Milenko Yergoviç, her yerinde bombalar patlayan coğrafyadan bir ses ulaştırmış bizlere. Kimi bunu Twitter’dan hashtag’le yapıyor, kimi kitapla. Herkes öykü yazamıyor ama Yergoviç yazmış. Peki Saraybosna Marlborosu nedir, var mı böyle bir şey? Var. Oranın Marlboro’su özel ama nedenini söylemicem. Okuyan öğrensin, ben bunu daha özel anlarda birilerine satarım.
Puan: 15/20 (Ya aksaklıklar var ama işte kıyamıyorum veriyorum puanını, öyle yufka yürekli biriyim aslında...)
Tek cümleyle özeti: Saraybosna denen bir yer gerçekten de var, kitaptakiler kurgu değil.
Bunu sevenler bunu da sevdi: Svetlana Aleksiyeviç’in tüm kitapları. Band of Brothers (Dizi olan, o da sonuçta gerçek bir hikâyeden uyarlanma) ve tabii ki Kötülüğün Sıradanlığı – Hannah Arendt (Çok iyi kitap...)
Evet sevgili Zaytung okurları... Şunu unutmayın; kitaplar bizim en değerli hazinemiz. Onlar olmasaydı noktalı virgülü nerede kullanacağımızı inanın bilemezdik... Haftaya ya da bir dahaki ay olabilir, söz vermeyeyim, görüşmek üzere... E tabii kitap okumak zor öyle çekyata uzanıp Netflix izlemeye benzemez... Hoşçakalın, kitapla kalın...
(Gürcan Çalı Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et