Fakirliğinize Estetik Katın: Tüm Yönleriyle Minimalizm
Instagramda serpme kahvaltı sofrası paylaşımlarının yerini, eşyaları koli koli fotoğraflayıp “sadeleşiyorum” diyerek atmak aldı. Dünyanın geri kalanında daha sade bir yaşam, bizdeyse "madem bir şey alamıyoruz bari buna havalı bir isim koyalım" şeklinde özetleyebileceğimiz bu yaklaşıma kısaca minimalizm diyoruz. Soran olursa artık fakir değil, minimalistsiniz. Hadi yine iyisiniz...
Haciz sonrası mutluluğu...
Nedir Bu Minimalizm?
Mimaride ve sanatta basit formlardan oluşan eserler minimalizmin örneği oluyor. Söz konusu minimalist yaşam olduğunda ise “basitlik” hayatın her alanına giriyor. “Eşyalar ya bir amaca hizmet etmeli ya da sizi mutlu etmeli” onların mottosu. Mutfakta, evdeki kişi sayısı kadar çatal bıçak olması, kıyafet dolabının 30 parçayla sınırlı tutulması, her gün aynı kombinlerin tekrarlanması, bir koltuk ve yatakla ev döşenmesi veya sadece 15 metrekarelik bir evde yaşanması minimalizm örneği.
Minimalizmin temeI direği: IKEA kutuları
Kıyafetlerin evde daha küçük dolaplara sığacak şekilde katlanması, özel depolama teknikleri ile kategorize edilmesi, istiflenmesi bu akımın bir parçası. Evdeki fazlalıkları atmanın yanında, bir de yeni bir şey almama challange'ı var ki, YouTube'da hakkında en çok video çekilen konu bu.
Minimalizm milli marşı
Minimalistler, Kim Onlar?
Güncel minimalist yaşam trendinin dünyanın dört bir yanından öncüleri bulunuyor. Fumio Sasaki, Marie Kondo, Dominique Loreau, Hideko Yamashita, Joshua Fields Millburn ve Ryan Nicodemus gibi kitapları, programları ve belgeselleri ile insanlara sade yaşamı öğreten birçok ünlü mevcut. Hepsi aynı hedefi sunuyor, zaman, para, alan ve emek tasarrufu… Elbette tünelin ucunun mutluluğa ve özgürlüğe çıktığı vadediliyor. Biraz daha ileri gidip minimalist yaşamı sıfır atık ve vegan etiği ile birleştirenler de var.
Marie Kondo yurt odasına sığmaya çalışırken
Minimalist Olmanın Yolu Yordamı
- Eşyaları gereklilik oranlarına göre sınıflandır. Katla, depola, daha az alanda istifle. Azaltmaya başla. Bu 1 ay da 3 yıl da sürebilir, ancak hiç ara verme her gün muhakkak bir şeyi ayıkla.
- Fazlalıkları ihtiyacı olanlara ver veya ikinci el olarak sat. Dilersen arkadaşlarını çağır ve istedikleri eşyaları onlara armağan et.
Beni tanıdılar siz kaçın!
- Kendine kapsül bir gardırop hazırla, bir mevsimi seçtiğin o parçalarla geçir.
- Eğer neye ihtiyacın olduğunu seçemiyorsan, her şeyi kolile ve ihtiyacın oldukça çıkar. 1 ayın sonunda hala açmadığın koliler fazlalıktır.
- Anıların eşyalarda değil kafanda, onları hatırlamak için eşyalara ihtiyacın var mı? Bunu sorgulayarak başlayabilir ve eşyalarla vedalaşabilirsin. Evet, istiyorsan fotoğraflar dahil.
- Masaüstünü, telefon hafızasını temizlemek de minimalizmin bir adımı. Bu çağda, dijital deponu boşaltmadan hayatını temizlemen mümkün değil tabii…
- Toksik ilişkilerden kurtulup az insan bol huzur demenin yolu minimalizm.
- Bir şey alırken o para için ne kadar çalıştığını düşün. Aslında parayı değil, zamanını takas ediyorsun. “Bir kazak için bir gün çalışmaya değer mi?”
- İlla her şeyi azaltmana gerek yok, bir yerden başlasan ve biraz olsun yapsan o bile yeterli.
Evde minimal boyutlarda bir insan yavrusu besleyenler yazıdan çıkabilir
Neden Şimdi?
Minimalizm ile ilgili yapılan çalışmalar, akımın 1960’lı yılların sonunda çıkmasının tesadüf olmadığını gösteriyor. İkinci dünya savaşı sonrası, 50’li yıllarda evlere art arda giren elektronikler her şeyin başlangıcı. Onların getirdiği statü söz konusu olunca evler radyolar, blenderlar, süpürgeler, televizyonlarla dolup taşmış. 68 kuşağının getirdiği her şeyi atıp karavanda yaşama trendinin de, ideolojik sıkışmışlığın yanında, bu fazlalıkların hayatı işgaline karşı bir protesto olduğu düşünülüyor. Keza 90’lardaki tüketim çılgınlığı içinde büyüyen neslin, bugün “yeter” deyip her şeyi atması da aynı formülle açıklanıyor.
Hayatınızdan insan çıkarmadan önce bir süre kolide bekletin. Belki lazım olur...
Bir ilginç tespit daha var, Amerika’da 2008’de hortlayan akımın ekonomik krize denk gelişi… Her şeyini kaybeden insanlar, bir anlamda “azla yaşama” ile teselli buluyor. Belgeselleri izleyince siz de minimalizmin öncüsü olan birçok kişinin hayatında bir kayıp olduktan sonra bu akıma yöneldiğini fark edebilirsiniz. Kayba uyum sağlamanın bir yolu da acaba vazgeçmek olabilir mi? Tabii Türkiye’de son yıllarda artan minimalizm merakının da ekonominin şahlandığı dönemine denk düşmesi tesadüf değil buradan bakınca.
Bok gibi paranız olduğunu herkes biliyorsa, fakir sanılma korkusu yaşamadan minimalist olabilirsiniz
Eskiden bir şey al mutlu ol diyen sistem şimdi bir şey at mutlu ol diyor. Zaten bu akımın temelinde bir sistem eleştirisi yatmıyor. Tüketim alışkanlığına dair bir eleştiri var ama “insanoğlu neden delice alışveriş yapıyordu”nun yanıtı aranmıyor. Yeterince aldım mı kaygısının yerini yeterince attım mı endişesiyle doldurup gidiyor. Minimalizm akımının orta sınıf için olduğunu da söylemek gerek, çünkü gerçekten fakir olanın zaten atacak bir fazlalığı da bulunmuyor.
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et