Dosya: Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Bilinmeyenleri (İsminin yazılışı dışındakiler...)
Bir insan nasıl bu kadar sakin olabilir? Ev yaşantısı nasıl? Ilımlı İslamcı olarak başladığı günü akşam saatlerinde nasıl sosyal demokrat olarak tamamlıyor? “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” çıkışlarına hep “Yok valla, kimdiniz siz?” yanıtı almaktan usandı mı? Erdoğan’ın iade ettiği 1.000 lirayı UEFA Avrupa Ligi 2.Ön Elemesi’nde CSKA Sofya’ya mı bastı? Türkiye’nin seçimi yaklaşırken Ekmeleddin İhsanoğlu’na konuk olarak, tüm bilinmeyenlerini masaya yatırdık...
Makarnanın, pilavın, mantının yanında ekmek yiyip, yılda 7 tona yakın ekmeği yerde gördüğünde öperek yüksek bir yere koyanların ülkesi Türkiye’nin ‘Ekmek için Ekmeleddin” sloganıyla yola çıkan Cumhurbaşkanı Adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’na konuk olmak için evine doğru yola çıkıyoruz. Aklımızda “Böyle sakin kalırsa çok ezerler”den “Yok ya asıl sessiz olandan korkucan”a dek geniş bir yelpazede görüşle zilini çaldığımız çiçeği burnunda aday, sakinliği nedeniyle olsa gerek maşallah 12 dakika sonra ancak kapıyı açabiliyor. İçeri giriyoruz...
Mütevazı bir ev...
Olanca saygınlığı ve efendiliğiyle karşılıyor bizi İhsanoğlu. Sıkıcı mı cool mu tam da emin olamadığımız tavrıyla bizi içeri davet ediyor. İlk dikkatimizi çeken, İhsanoğlu’nun evinin son derece mütevazı döşenmiş oluşu. Yerde serili kilimin Mısır’dan bir arkadaşından hediye geldiğini, yıllardır kullanmakta oldukları salon takımını adetlerine göre kız tarafının aldığını ve geçen sene bağlattığı güneş enerjisi sayesinde kombi giderini yarı yarıya düşürdüğünü keyifle anlatıyor. Mütevazı falan derken adam beleşçi mi lan yoksa şeklinde düşüncelere kapılırken İhsanoğlu’nun “Çocuklar çay içeriz di mi? Kendime demlemiştim, bi su çekiyim” sözleri sonucunda, “Yenisini de demliyim demiyor, kesin haşlayacak çayı” şeklindeki şüphelerimiz artıyor...
Ciddi tavrı göz dolduruyor
Sorularımızı yönelttikçe bizi ciddiye aldığını fark ediyoruz. Cevaplarını sakin sakin veriyor. Adam gerçekten çok garip. Bir cevabı esnasında daha fazla sakin kalıp kalmayacağını denemek üzere hafifçe bıyıklarını çekiştirip makas alıyoruz. Ses etmiyor. Fotoğrafçımız “Bişey denicem” diyerek makineyi sabitliyor ve İhsanoğlu’nun arkasına geçip kulak yapıyor. O da yetmiyor, İhsanoğlu konuşurken kulaklarımızı kapatıp “Lalalala dinlemiyoz seni lalala” diyoruz. Bacak bacak üstüne attığında havada kalan ayağının arkasından pıt diye vurup terliğini düşürüyoruz.
Gık yok, sinirlenmek yok, asabiyet yok, adam hala parlamenter demokrasinin öneminden söz ediyor. “Beybaba hooo, çay diyodun dilimiz damağımız kurudu” şeklinde hatırlatmayacak olsak saatlerce parlamentodan bahsedebileceğini fark ediyoruz. Neticede akademik geçmişi olan bir insan, anlatıyor da anlatıyor. “Röportaj diye geldik, adama göz göre göre blok ders yaptı” diye düşünürken en azında vize konularını finalde sormamasını umut ediyoruz...
Her kesimi kapsayan bir gündelik yaşam
Bir ara içimiz geçer gibi olduktan sonra İhsanoğlu’nun konuyu gündelik yaşamına getirdiğini farkediyoruz. Cumhurbaşkanı Adayı, gerçekten de bir çatı adayda olması gereken tüm kapsayıcılığı gündelik yaşamına da yansıtan bir isim. Güne muhafazakâr bir yürüyüşle başlayıp öğlene kadar Ilımlı-İslamcı bir çalışma temposu izleyerek Milliyetçi-Türkçü bir öğle arası verdiğinden söz ediyor. Akşamüstü ise sosyal demokrat hafif bir yemek yiyor. Ancak Ramazan başladığından beri Tayyip Erdoğan’ın bir dostu olarak orucunu açıyor. Yemek sonrası ise demli ve halkçı bir çay olmazsa olmazı...
Yatsı namazıyla birlikte yeniden muhafazakarlığa göz kırpmasının ardından bir iki bölüm Seinfeld izleyerek moderniteyle barışık yüzünü ortaya koyuyor. Uykuya dalmadan önce favori başucu kitabıysa Dan Brown’dan Da Vinci Şifresi... “Allah kahretmesin bu kadar kapsayıcılığı, bir haşlama çay için neleri dinlemek zorunda kalıyoruz” şeklinde düşünerek bir kez daha hala gelmeyen çayı hatırlatıyoruz...
Bir ömrü beraber geçirmeye söz vermiş iki insan...
Röportajımız devam ettiği sırada, Ekmeleddin Bey’in eşi Füsun İhsanoğlu salona giriyor. O da eli boş geldiğine göre, bir ömrü beraber geçirmeye aşkla bağlanmış bu iki insanın el ele verip çay konusunda gerçekten bizi yediğine emin oluyoruz. “Lan acaba oruç tutuyoruz sandılar da ondan mı böyle” düşüncesini yıkmak için fotoğrafçımız ara ara orta sehpayı kemiriyor. O esnada gençliklerinden bahseden Füsun Hanım, maşallah bana mısın demiyor. En nihayetinde “Çocuklar durun size bir şey getireyim” sözleriyle umutlanıyoruz. Kısa bir süre sonra elinde zarfla geri gelen Füsun Hanım’a “Ooo Tayyip Erdoğan’ın iade ettiği 1000’lik bize mi geliyor yoksa?” şeklinde takılıyoruz. Elbette 1000’lik gelmiyor. Ekmeleddin bey, 1000’liği handikaplı CSKA Sofya’ya bastığını söylüyor. Bir kez daha yıkılıyoruz.
Füsun Hanım’ın uzattığı zarftan, Sabah Gazetesi’nin Ramazan armağanı Kuran-ı Kerim Tefsiri için biriktirdiği kuponlar çıkıyor. Anlamsızca bakıyoruz. Füsun İhsanoğlu’nun “Siz böyle röportaj möportaj yapıyosunuz, gazetecisiniz belli ki. Hadi evladım bakın Ekmel amcanızla beni yormayın da alıp getiriverin” sözlerinin ardından zarfı teslim alıp müsaade isteyerek çıkışa doğru yöneliyoruz. Son derece kibar bir vedalaşmanın ardından aracımıza doğru yürürken fotoğrafçımız acı haberi veriyor: “Beyler, 12-15-17 eksik... Mega kupon beklemek lazım...”
Tamamen bozulan morallerimiz, ansızın gelen bir telefonla yeniden düzeliyor. Bir diğer Cumhurbaşkanı Adayı Selahattin Demirtaş’ın röportaj için bizi beklediğini öğreniyoruz. “Çay” diyor fotoğrafçımız... “Selo’da çay vardır...” Gazı köklüyoruz, istikamet çay...
Yarın: Son sözü söyleyen sandık: “Ekberett… Eklemet… Ekmelelett…”
(murat dural Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta paylaş twitter'da paylaş Allah'a havale et