Farkında Olmadan Evinde Flash Tv'yi Açık Unutan Konservatuvar Öğrencisi, Tüm Entelektüel Birikimini Bir Gecede Kaybetti
Ankara Yıldız Mahallesi'nde, Konservatuvar Öğrencisi Mithat Sorgun'u hastaneye taşıyan ambulansın siren sesleri yankılandı dün gece... Geç saatlerde evlerine dönen anne ve babasının kendinden geçmiş şekilde göbek atarken bulduğu Mithat vakit kaybedilmeden hastaneye kaldırılırken, ilk müdahalelerin ardından yapılan açıklamada yoğun miktarda Flash TV'ye maruz kaldığı öğrenildi. Sırf evde ses olsun diye televizyon izleyen gencin Flash TV'yi açık unutmasıyla tüm bilgi birikimini kaybettiğini belirten doktorlar, hastanın akıbetinin henüz netliğe kavuşmadığını kaydettiler.
"Bir gariplik olduğunu kapıda anladık"
Ailesi, henüz 21 yaşında olan ve müzik bölümünde eğitimini Sürdüren Mithat'ın başına gelenlerin şokunu atlatmaya çalışıyor. Doktorların açıklamalarının ardından yaşananları aktarmak için mikrofonların karşısına geçen baba Necmi Sorgun, sözlerine eve girer girmez bir gariplik olduğunu anladıklarını belirterek başladı. "Sesleri mesleri duyunca direkt salona yöneldik, bizim oğlanın hayatta dinlemeyeceği türden acayip şarkılar çünkü... " derken yaşadığı korku gözlerinden belli olan acılı baba, içeri girdiğinde karşılaştığı manzarayı ise şu sözlerle tasvir etti:
Evi pavyona çevirmiş
"Biz hanımla evden çıkalı çok değil en fazla bi 7-8 saat bişey olmuştu heralde. O kadar kısa süre içinde nasıl yapmış etmiş anlamadım ama geldiğimizde evin altı üstüne getirilmişti. Salonun orta yerinden simli perdeler mi sallanmıyor, oturma takımları ışıl ışıl aynalı bir şeylerle mi örtülmemiş, ne arasan var... Koridorun tavanı dahi komple turuncu peluşla kaplanmış. Evi afedersiniz pavyona çevirmiş anlayacağınız..."
"Başımızdan aşağı kaynar sular döküldü"
"Ama en kötüsü herhalde biricik yavrumuzu salonun orta yerinde, nerden bulmuşsa artık tanımadığımız etmediğimiz bi cüce arkadaşıyla anormal bir hızla göbek atarken görmek oldu. Öyle de bi konsantre olmuş ki oyuna, geldiğimizi bile farketmedi evladım. Yüzünde boş bi ifade, ben bi yanda şoka girmişim, anası bi yanda 'Oğlum, yavrum, Mithat'ım...' diye ağlıyor... Yani insanın o an aklından tek geçen, nasıl bi günah işledik neyin cezası bu, kurban olduğum Allahım sen büyüksün..."
Necdet Bey'in sözlerine yaşlı gözleriyle müdahale eden anne Gülten Hanım ise, işin en acısının yıllarca büyük emeklerle okuttukları, henüz 5 yaşında piyano kursuna gönderdikleri Mitoş'un ağzından sadece "Abe ye kafayı, abe ye beynini, abe ye kendini... Kuduuur kudurr...." gibi şarkıların dökülmesi olduğunu dile getirdi.
"Bir şey içmekle olacak iş değil"
Bir müddet oğlanı sarhoş zannettikleri için evdeki cüceye ve Mithat'a çaresizce eşlik ettiklerini de itiraf eden Gülten Hanım, "Sonradan anladık ki bu bir şey içmekle falan olacak iş değil, başka bi haller olmuş çocuğa... Babası tutup kollarından bi iki sarsınca olduğu yere yığıldı kaldı zaten dağ gibi oğlan. Cüce de fırsattan istifade salondan fırladı gitti, yakalayıp soramadık da nesin necisin, napıyosun burada diye..."
Hayati tehlikeyi atlatamadı
Halen tedavisine Ankara Güven Hastanesi Nöroloji servisinde devam edilen talihsiz gencin doktorları ise, Sorgun'un esas kritik aşamayı atlatmakla beraber hayati tehlikesinin devam ettiğini belirttiler. Tedaviyi yürüten ekibin başında bulunan Prof. Dr. Nusret Baldıç, "Hastamızı halihazırda sürekli Bach ve Beethoven fonlu ödyal uyarım altında tutuyor ve günde üç doz Faulkner, Joyce ve Rus klasiklerinden oluşan bir kür uyguluyoruz. Şu ana kadar hiç değilse stabil hale getirmeyi amaçlıyorduk ama hayati tehlikeyi henüz atlatabilmiş değil." ifadelerini kullandı.
"Bünye kültürü reddediyor"
Sorgun'un tedavisinin ne kadar süreceği veya tam anlamıyla eski haline dönüp dönemeyeceği hakkında bir şey söylemek için henüz çok erken olduğunun altını çizen Baldıç, "Şimdilik stabil halde de olsa, vücut uyguladığımız tedaviyi tam olarak kabul etmiş değil. Artık çocuk TV'de ne gördüyse, bünye tabiri caizse her zerresiyle kültüre karşı direniyor." dedi.
Şu an uygulanan tedaviden sonuç alınamazsa son çare olarak Schopenhauer ve Slavoj Zizek eserlerinden oluşan daha ağır bir kürün uygulanmasının söz konusu olabileceğine dikkati çeken Baldıç, "Bunlar tabii biraz daha ekstrem, agresif tedaviler. Çünkü nörosinapslardaki kültür miktarını artırıyorsunuz ama bazı durumlarda hastanın mizacı baştan aşağı değişiyor, tamamen çekilmez bir tipe dönüşebiliyor. Biz aileye de riski anlattık, tıp literatüründen örnekleri falan açık açık izah ettik. İş oraya gelirse artık son karar onlarındır." ifadelerini kullanırken, aileye yakın kaynaklardan alınan bilgiler ise, ailenin alternatif tedavi opsiyonunu denemektense ötanaziye daha sıcak baktığı yönünde.
facebook'ta paylaş twitter'da paylaş Allah'a havale et