Hizmetçi (Lesbian Spank Inferno'nun Korecesi), Bas Gaza (İsmail YK şarkısı ile Hızlı ve Öfkeli arasında)
Vizyona giren filmler yine tatsız; yaz sıcağında klimasız sevişmeye çalışmak gibi, tam yurtdışına gitmişken telefonun kamerasının bozulması gibi, televizyonda kanal değiştirirken Tayyip Erdoğan'a denk gelmek ve tam o anda kumandanın takılması gibi... Yine de güzel bir film aradan sıyrılıyor; Kore yapımı Hizmetçi.
Vizyon tarihi iki kez ertelenen, tehirli gelen Doğu Ekspresi bekler gibi yolu gözlenen filmi çokça övmeye çalıştım. Bir de araba aksiyonu meraklısı liseli kuzenle gittiğim Bas Gaza'yı yazdım biraz, kuzene de birkaç tane 'filmlere burun kıvırma hareketi' öğrettim (altyapıdan eleştirmen yetiştirmek)...
O zaman, Hizmetçi demişken "Fatma Girik ve Hulusi Kentmen'i hiç böyle görmediniz?" diyeyim, Hizmetçi Dediğin Böyle Olur filminden bir sahne gösterip yazıya geçeyim:
Hizmetçi (Ah-Ga-Ssi) – Kore'de hizmetçiler teklif ediyormuş...
En son Hollywood'a gidip Lanetli Kan diye bir film çekti, "Bi' Old Boy, bi' İntikam Üçlemesi değil" dendi, Koreliler Amerikan büyükelçiliği önünde Nicole Kidman'ın A3 boyutundaki fotoğraflarını yakarak "Yönetmenimizi bize verin" dedi ve sonunda unutulmaz bir Kore filmine imza attı Park Chan-wook... 10 ay önce bir festivalde izlediğim film, daha önce 2 kez son anda ertelendiği için yaygaracı bir Twitter kullanıcısı olarak "Sansür var! Sansür var!" diye tweet'ler attım ama sonunda rahatladım ben de.
Film, Sarah Waters'un Fingersmith isimli romanından uyarlama... Roman aslında 1800'ler İngiltere'sinde geçiyormuş ama yönetmen kitabı, Japon işgali altında olan 1930'lar Kore'sine uyarlamış. Büyük yönetmen olduğu için kimse de ağzını açıp bi' şey dememiş!
Neler görüyor gözlerimiz böyle?
Hideko isimli Japon soylusu bir hanım ve onun Koreli hizmetçisi Sookee arasında geçiyor olay... Çocukluğundan beri yankesici olarak yetiştirilen Sookee, aslında pis bir komplonun parçası olarak Hideko'nun yanına yerleştiriliyor. Kendisine Kont görünümü veren yankesici, Hideko hanımın servetini ele geçirmek, Japon soylusu olmak, Japonlar gibi çayını bi buçuk saat tören yaptıktan sonra içmek istiyor. Sooke de bu herifin hanımı ayartmasını kolaylaştırma görevinde...
3 bölüm halinde ilerleyen film, çeşitli entrikalar ve sürprizler içinde bırakıyor bizi. Birbirlerine âşık olan hizmetçi ve hanımın ateşli sevişmeleri Carol filmine meydan okuyor, Mavi En Sıcak Renktir'le 'Lesbiyen Challenge' yaparcasına sınırları zorluyor. Sookee, her ‘Hanımım’ dediğinde ‘Amaneen’ lafıyla bildiğimiz Çocuklar Duymasın Emine’yi hatırlatsa da yataktaki meziyetleri puanları topluyor.
- Hanımım deme lazım olur...
Dilli düdük?
İskeleti romandan oluşan ve yönetmenin ince bir işçilikle, ilmek ilmek dokuduğu senaryo, insanın içindeki karanlığı ortaya çıkarıyor. Özellikle Hideko’nun çocukluğunda, sapık eniştesinden neler çektiğini gördüğümüzde, sadizme kin kusuyoruz. Sapık eniştenin aristokratlar için düzenlediği özel gecelerde Hideko yeğenine erotik kitaplar okutması sinir bozuyor, “Taksim’de sallandırcan bunları!” diyoruz. Film şiddetli, biz de şiddetli düşünüyoruz. Olabilir. Yine de ıslak dil görmek, lolipop yalayıp -afedersin- birbirlerine lolipop muamelesi yapan kadınları izlemek sakinleştiriyor biraz. Biliyoruz ki tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır. Eheh…
- Sadakallahülazim...
Anamızı bacımızı götürelim mi?
Belli bir yaşın üzerindeki teyzelerin, filmi aileleriyle beraber izlemeleri daha uygun düşecektir. Ben filmi ilk olarak bir festivalde izlemiştim ve salonda görmüş geçirmiş, kültür meraklısı kent teyzeleri de vardı... İlk sevişme sahnesinde cıkcıklamaya başlayıp sonraki sahnelerde cıkcıklamalarını yükselttiler ve son sevişmede haykırarak cıklayıp salondan çıktılar. Lezbiyen sevgililerin vajinalarına golf deliği muamelesi yaparak birbirlerine yuvarladığı gümüş toplar rahatsız etti galiba onları. İnsanız. Olabilir.
Teşhirci bir film yani; sevişme sahnelerinde vücut sesleri de geliyor, bu da filmi gerçekçi ve şehvetli kılıyor. Teyze düşmanı film, aynı anda hem masalsı hem de hardcore olmayı başarıyor.
Gelinim olur musun?
Kamera n'apıyor?
Kamera, kaydırma hareketleriyle koca şatoyu geziyor, malikanenin görkemini hissettiriyor. Optik hareketlerle, yavaşça karakterlerin burnunun dibine kadar giriyor, gergin ifadelerini hissediyoruz. Kamera sabitken ise oyuncuların şaşkın hareketleri gülümsetiyor. Zaten bu Koreli-Japonların her davranışı şirin geliyor bize, koca koca uluslara Pikaçu, Totoro muamelesi yapıyoruz.
Ayrıca kadrajlarla gözetleme, dikizleme hissi yaratılıyor. Zaten film boyunca herkes birbirini gözetliyor, onlarla beraber röntgencilik ediyoruz. "O ünlü üstsüz güneşlenirken yakalandı", "Onu daha önce hiç bikinili görmediniz" haberi kovalayan, ekmeğinin peşindeki magazinciler gibi olan bitene tanık olmaya çalışıyoruz. Sapık enişte fotoğraf makinelerimizi kıracak mı diye de geriliyoruz.
- Şu belgeselciler çiftleşen cennet kuşlarını çekme bahanesiyle bizi mi dikizliyor?
Puan: 85 (üzerinden 5. Pekiyi...)
Bas Gaza (Overdrive) - İsmail YK şarkısı ile Hızlı ve Öfkeli arasında...
Kolombiyalı Antonio Negret yönetti, Hızlı ve Öfkeli 2'nin yazarları yazdı, Clint Eastwood'un junior'ı Scott Eastwood da oynadı. Biraz da isim benzerliğinden, İsmail YK'nın Bas Gaza Aşkım şarkısının nakarat öncesi sözlerine benzettiğim film, Hızlı ve Öfkeli'nin izinden yürümeye çalışıyor. Film, anne ayrı-baba aynı, araba hırsızı iki kardeşin çaldıkları klasik otomobil yüzünden Marsilya'da başlarının derde girmesini, mafyatik iki araba koleksiyoneri zenginin arasında kalmasını ele alıyor.
Nasıl yani?
Patlamış mısır yanında izlenesi bir 'patlayan otomobiller filmi'... Klasik otomobillere meraklı iki kardeş üzerinden eski model Ferrari'leri, Bugatti'leri görmemiz hoş... Otomobilleri yolda hız yaparken görmek bi' yere kadar zevk veriyor ama araba olmayan her sahne gereksiz duruyor, kötü diyaloglar sıkıyor. Böyle bir aksiyonda olması gereken mizahı göremiyoruz. Hızlı ve Öfkeli'nin son filminde de birkaç sahne gözüken Scott Eastwood'u, sanki profil fotoğrafı çekiliyor gibi, plajda dolanırken bütün kızların onu kestiğini düşünüyor gibi sürekli kasılırken görüyoruz.
- Tam böyle bakarken bi de arabayla beraber çeksene...
Hiç mi?
Filmde oyunculuklar, B tipi bir aksiyon seviyesine uygun şekilde vasat; güdük, hödük, kadük duruyor. Kadın oyuncular, soygun ekibine dahil olup büyük işlevler yerine getirse de son raddede 'aşık olunacak şirin, seksi varlıklar' olarak boy gösterebiliyor. Büyük bir soygun gerçekleştirmek için kurulan ekip Ocean's Eleven olmaya soyunuyorsa da sempatik olamıyor. Karakterlerin birbirleriyle uyumları, Facebook'un önerilen arkadaşlar listesindeki alakasız tipler kadar olunca öyküye odaklanamıyoruz.
En azından az daha genel çekim daha görmek, Hızlı ve Öfkeli'deki gibi 2-3 tane farklı kıta görüp hava almak istiyoruz. Ama en fazla Marsilya'da birkaç tane piknik alanı görebiliyoruz. Entrikası ucuz, klişesi bol filmden tatmin olamıyor, bir de sahibinden.com'dan 2. el BMW bakarak şansımızı deniyoruz.
AVM otoparkında tek arabalık park yerini kapma heyecanı...
Puan: Birbirine çarpınca patlayan araba klişesine uygun bir 35
Diğer:
Cate Blanchett, 13 farklı karakteri canlandırdığı, bir video art çalışmasından uyarlanan deneysel film Manifesto haftanın en çok dikkat çeken 'diğer'i... Blanchett; farklı karakterlerle önemli akımların manifestolarını (Dadaizm, Fütürizm, Dogma 95 vs.) okuduğu filmde dosta düşmana oyunculuk gösteriyor, "Çekemeyen şoparlar anten taksın" diyor (Cennet Mahallesi'ndeki Pembe gacısını da oynar gibi).
Haftanın en çok salonda vizyona giren filmi olan Sevimli Emojiler animasyonu ise haftanın galiba en kötüsü. Emojilerin hayatını anlatma çabasında olan film, yurtdışında seyirciler ve eleştirmenlerce Cumali Ceber muamelesi gördü, bok emojileriyle karşılandı.
İnce İnce Yasemince...
Manifesto ve Sevimli Emojiler'e ortak görsel önerisi...
'Görücü usülü tanışan 8 çift hikaye' sloganıyla merak ettiren, 'I Love You' serisinden bir filme benzeyen yerli yapım Organik Aşk Hikayeleri; Banka soyan salaklar komedisi, Alman yapımı Çılgın Banka Soygunu; Hastalığı sebebiyle bir evin içine hapsolmuş Maddy'nin aşk macerasına odaklanan ("Ev boş, gelsene?") Her Şey; "Emre Altuğ bu ara niye klip çeker gibi filmlerde oynuyor?" dedirten, hem komik hem duygusal olma çabasındaki Mezarcı; Uzayda koloni kurulan zamanlarda geçen ve bir koloni için verilen soykırım kararının gerilimini yansıtan uzay operası, bilimkurgu filmi Bilim Kurgu Bölüm 1 Son Savaşçı (Aynı ekipten 'Gerilim' isminde bir gerilim filmi de bekleriz) ve dandirik yerli komedinin Meksika’ya açılmış versiyonu olan Amigos Meksika Hazinesi, ha bi de (uff ne zaman bitecek filmler!) Paris’e yerleşen bir modelin saplantılı aşkını ele alan Model kalan seçenekler.
Bilim Kurgu ismindeki bilimkurgu filminin karakterlerinden... İsmi Dövmeli Sarışın Kadın galiba...
SONUÇ - Cumali Ceber'den iyi midir?
Manifesto filmini oldukça merak ettim ama Eskişehir'e uğramadığı için göremedim, en azından farklı bir deneyim yaşayarak rutin ve vasat hayatına bi süre ara vermek ve Cate Blachett'in önceki iyi filmlerinin hatrı için gidilebilir. Cumali Ceber'in 220 bin izlendiği bir haftadan sonra salonlarımızı daha kaliteli filmler doldursun isteyenler, 32 salonda boy gösteren Hizmetçi filmine de yüklenebilir, en azından paralarının bir kısmını bağış niyetine Park Chan-wook'a göndermiş olabilir.
Ruhunda kumandalı bir baba barındırıp ille de aksiyon diye tutturanlar Bas Gaza'yı, "Hangi çağda yaşıyoruz ya" diyen bilimkurgucular Bilim Kurgu'yu tercih edebilir. Malum yazın kreşler açık olmuyor, şu veleti animasyona bırakayımcılar da Sevimli Emojiler'in salonuna doğru fırlatabilir çocuğunu...
Twitter: @duraladam
-BİTTİ (Haftaya Bollywood sevenlerin, Aamir Khan tutkuluların haftası...)-
(iletisimcevahiri Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta paylaş twitter'da paylaş Allah'a havale et