Yeni Başlayanlar ve Büyük İhtimalle Bitiremeyecek Olanlar İçin Tez Yazım Kılavuzu
Eski Yunanca’da tithenai (yerleştirmek, koymak) fiilinden türeyen thesis sözcüğü 1650’de ilk kez üniversitede derece almak amacıyla yazılan proje anlamında kullanıldı ve o günden beri de eski Yunanca’daki bu antik işlevini başarıyla yerine getirmeye devam ediyor...
Yüzlerce yıldır bir sürü fidanın genç yaşta ziyan olmasına, blumik, obez, kambur, hipermetrop ve anti depresan bağımlısı bir türün gelişmesine vesile olan bu sürece girmeden evvel başıma gelecekleri az çok biliyordum ama yine de dırlanma hakkımı kullanmak istiyorum. Zira tez yazım süreci dışarıdan görüldüğünden bile daha sancılı bir süreç. Aylarını 4-5 metrekarelik bir alanda, her yazdığı paragrafın sonunda “Allah benim belamı vereydi keşke” diyerek geçirmek isteyenlere birkaç uyarım var:
1. Birinci kural, tez yazım sürecinde tez danışmanınız patronunuzdur, ona sonsuz ve sınırsız teslim olun. Ağzından çıkan her şey ayet gibidir, sorgulanmaz, sorgulanması teklif dahi edilemez. Zaten sorgulamaya kalksanız da eninde sonunda yine onun dediği olacaktır. “Bu sonuca nereden vardın, bu metinden bu önermeyi çıkarmayı nasıl başardın?” diye başlayan sarkastik sorulara “çünkü tam da eşeğin pipisinden dolayı öyle” diyemezsiniz.
Yanına gitmeden önce yöneltmesi muhtemel her soruyu ve vereceğiniz her yanıtı enine boyuna düşünmeniz lazım. Sorduğu herhangi bir soruya mantıklı bir cevap bulamazsanız yandınız. O zayıf noktadan sizi yakalar ve kanırtır. “Argümanların neler? Bunları nasıl bir structure içinde sunacaksın? Kaynak taramanı tamamladın mı? Bahoz Erdal kod adlı Fehman Hüseyin’le ne ilgin var?(dikkat tuzak soru!)” gibi yüzlerce sorunun ardı arkası kesilmeyecektir. Yanıtlayamadığınız, duraksadığınız, gözlerinizin dolduğu her an savunma gününe kadar peşinizi kovalayacaktır. Ve her danışmanın ortak cümlesine hazır olun: “Tabii yazdığımız tezi, yaptığımız çalışmayı seveceğiz ama ona aşık olursak başarısızlık kaçınılmazdır.”
Tez danışmanı (temsili resim)
2. Tezin başlangıcından sonuna hayatınızın merkezi danışmanınızdır. Gece gündüz aklınızdadır. Kimseyi düşünmediğiniz kadar onu düşünür, kimseye kızmadığınız kadar ona kızarsınız. Telefon edersiniz, mail atarsınız, defalarca yazıp sildiğiniz, taslaklar kısmında biriken yüzlerce sms’iniz olur. Çoğunlukla yanıtsız kalmaya hazır olun. O istediğinde buluşacak, o buyurduğunda bir araya geleceksiniz. Diğer yandan danışmandan gelen her telefon büyük bir panik başlangıcıdır. Ben genelde telefon ekranında danışmanının adını gördüğümde telefon elimde evin içinde anlamsızca birkaç tur atar, nefesimi tutar, öyle yanıtlarım.
- Ananıskm!
3. Benim gibi iki danışmanla çalışıyorsanız hayatınız daha da kabusa döner. İkisinin ego savaşında arada harcanan siz olursunuz. Biri bir şey söylerken, diğer tam da öbürüne inat olsun tam tersini söyler. Biri revize ister, diğeri “böyle iyi” der; her ikisi de biten bölümleri ilk okuyan olmak ister. Yaptığınız alıntıların yazım formatından noktalama işaretlerine, kaynak isminin mi yazarın isminin mi önce yazılacağından, kısaltmalara her şey bir kriz sebebidir. Onları idare ederken harcadığınız enerji ile en az bir tez daha yazabilir, kazandığınız tecrübe ile aynı anda bir düzine ilişkiyi sıkıntı yaşamadan yürütebilirsiniz. Önerim ikisinin de vakti zamanında yaptığı çalışmaları, yazdıkları makaleleri ezberleyin ve dara düştüğünüz anlarda büyük eserlerinden alıntı yapın.
Çift tez danışmanıyla çalışmak (temsili resim)
4. Bu zaman zarfında okunacak makaleler, kitaplar, incelenecek siteler asla bitmez. Bu kaynaklardan elde edilen bilgileri organize etmek başlı başına bir problemdir. Bu yüzden okurken notlar almak ilerleyen aşamalarda büyük kolaylık sağlar. Sayfa sayınız kısıtlıdır ama bulduğunuz her işe yarar ilginç bilgiyi kullanmak isterseniz. “Dur şunu da ekleyeyim, dur şu quote da iyiymiş” deyip hiçbir bilgiye kıyamaz, sonunda danışmanınızın “bu bölüm çok uzun olmuş, kısalt bunu” demesiyle oturup ağlamak istersiniz.
5. Notları organize etmek konusuna dönersek... Renkli post-it’lerle başlayıp, cicili bicili defterlerle süren, devamında eski kurt doktora öğrencilerinden bin bir ısrarla öğrenilen reference management yazılımlarıyla zirvesine ulaşan bir süreçtir bu... Çoğunlukla bu karmaşa bir doc dosyası açılıp bulanan her bilgiyi copy-paste etmekle sonuçlanır ve görülür ki ilkel olmakla birlikte en sağlıklı yöntem budur. Yıllar sonra bile bu dosyalar eski sevgiliyle çektirilen fotoğraflar kadar kıymetli ve hüzün verici olacaktır.
6. Uyku düzeninizin alt üst olması kaçınılmazdır. Genellikle sabaha kadar çalışıp akşama kadar uyur, sınırlarınızı denersiniz. Esmer bir insan olarak başladığınız tez yazım sürecinin en geç 6. ayında bir İngiliz asilzadesinin porselen tenine kavuşmanız sizi şaşırtmasın. Beslenme düzeninizin biricik öğeleri ise enerji içecekleri, kahve ve çaydır, kendinizi şımartmak için arada sofraya bisküvi de ekleyebilirsiniz.
7. Sosyal hayatı unutun. Dışarı çok az çıkacaksınız. O zamanlarda da aklınız hep tezde olduğu için vicdan azabından eğlenemeyeceksiniz. Masadakileri, tezinizi anlatarak, ulaştığınız inanılmaz sonuçları sayıp dökerek ve birkaç kadehten sonra danışmanınızın erkekse yüksek ihtimalle gay, kadınsa evde kalmış olduğu ve tüm sinirinin bundan kaynaklandığı bilgisini de vererek kendinizden tiksindireceksiniz. Merak etmeyin, arkadaşlarınız birkaç telefona “yok ya teze çalışıyorum, gelemem” yanıtı aldıktan sonra aramayı bırakacaklar zaten. Bir süre sonra cep telefonunuzun şarjının bir haftadan fazla dayandığını acıyla fark edeceksiniz.
8. Aşk hayatına girmiyorum bile. Sürekli ilgi ve sevgi bekleyen bir sevdicek bu süreci sabote edebilecek en büyük faktördür. O yüzden her şeyi askıya alır; potansiyel adayları da ne yapar eder içgüdüsel olarak hızlıca çevrenizden uzaklaştırırsınız. Uzaklaştırma taktikleri hakkında koca bir kitap yazabilirim. Ama özetle biyolojik saatinizin tıkır tıkır çalıştığını, artık evlenmek istediğinizi söylemeniz yeterli. Ya da sizin gibi tez yazan birini bulun, yıllarca görüşmeseniz bile hala beraber olduğunuzu sanacak, iki akademisyen adayının tozku raflar arasındaki parlak geleceğini düşünerek uykuya dalacaktır.
- Bu süreçte yanımda olduğun için çok teşekkür ederim bitanem...
9. Tez yazarken playlist’inizin kendisi bir tez konusu haline gelebilir. Sürekli değişen ruh durumunuza uygun olarak dinlediğiniz şarkılar Kibariye’den İrlanda halk danslarına kadar geniş bir yelpazeye yayılır. Youtube history’nizi birisi görecek diye ödünüz kopar, kopmalıdır da. Bu süreçte kayışı yeterince koparanlar, şekilde görüldüğü gibi kendi eserlerini yaratmaya da başlayabilirler:
10. Alışveriş tercihleriniz de tamamen değişir. Ayakkabı ve çantalar artık umurunuzda değildir. Yeni çıkan kitapları takip eder, çalışma konunuzla alakalı her kitaba sahip olmak için inanılmaz bir hırsla yanıp tutuşursunuz. Amazon.com’un en iyi müşterisi, sahafların biricik dostu, gutenberg.org’un en sadık kullanıcısı sizsinizdir artık. Kırtasiye reyonlarında geçirdiğiniz zaman ‘sağaltıcıdır’, renkli stabile kalemler, şekilli not kağıtları ve ayraçlara servet dökersiniz. Ve evet, bu sefer eve gittiğinizde çalışma masanızı toplayacak ve yeni cicilerinizle baştan düzenleyeceksiniz, eminiz.
11. Bazen tıkanıp kalırsınız ve bütün gün ekrana mal mal bakar durursunuz. Tek bir satır bile yazamadığınız günler olur. Bu sizi acıların kadını/adamına dönüştürmek için yeterli bir sebeptir. “Neden yazamıyorum, çok mu salağım, okula beni yanlışlıkla kabul etmiş olabilirler mi, yoksa danışmanım haklı mıydı?” soruları beyninizi kemirir. Bazen de nasıl olduğunu siz bile anlamadan bir günde 4 sayfa yazıverirsiniz. Bunun matematiğini henüz çözebilmiş değilim.
12. Bu sürecin en acı yanı ise bütün bunları yaparken tez danışmanınız dahil olmak üzere,kimsenin introduction ve bir ihtimal conclusion dışında tezinizi okumayacağını bilmenizdir. Siz yine de savunma günü en güzel kıyafenizi giyin ve kız isteme çikolatanızı hazırlatın. Umut akademisyenin ekmeği.
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et