Vizyonda Bu Hafta: Aile Babası Dracula, 10 Dakikalık Kötü Karakter Bruce Wills, Sempatik Korsancı Cem Yılmaz...
Sinema salonlarının esas sahipleri - üniversiteliler ve yiyişmek için mekan bulamayan liseli sevgililer - bu hafta bayram iznine çıktığından, onların boşluğunu cebine harçlık konan veletler ve cümbür cemaat aileler dolduruyor. Zaten vizyondaki filmler de ailesi için fedakârlık yapan baba karakterleriyle dolu (Güya bi Dracula var ama konsepte uygun olarak onun bile derdi ailesini kurtarmak, o derece). Özellikle babalar, çoluğunu çocuğunu alarak çekinmeden sinemaya gidebilir, istediği bir karakterle özdeşlik kurabilir. Neyse, hadi ailece iyi bayramlar, iyi seyirler…
Dracula: Başlangıç (Dracula: Untold) – Kazıklı Voyvoda’dan Ned Stark Yaratmak
Dracula filmlerine esin kaynağı olmuş, tarihi piskopat ve meymenetsizlerden Kazıklı Voyvoda bu sefer, karizmatik mi karizmatik, gururlu mu gururlu bir aile babası olarak karşımıza çıkıyor. İsmine “Untold” ekleyerek anlatılmayanı anlatacakmış gibi yapan filmin iddiasına göre bu Dracula, ailesini "Evil" diye bahsedilen Osmanlı güçlerine (bkz. ecdad) karşı korumak için tek başına orduya dalan bir cengaver, neredeyse bir William Wallace, bir Guy Fawkes... Tüm Osmanlı ordusunu emrindeki yarasalar sayesinde dağıttığını gördüğümüz Dracula, haberi olsa bizim atarlı Cumhurbaşkanını fena halde kızdıracak bir film aslında. (Hakkaten ya, keşke biri çıtlatsa da televizyonda “Eyy, şeytanın oğlu Drakula” ile başlayan cümleler duysak, "IŞİD'e ayaklanıyorsun da Caligula'ya neden sesin çıkmıyor" serzenişlerini dinlesek. 2-3 gün de ona güleriz...). Neyse, böyle diyoruz ama siz "Lan filme götürücez ama çocuk atasına dedesine düşman olmasın" diye boşuna endişelenmeyin. En nihayetinde çikolata görünce kendini kaybeden yarım akıllı bir organizma bu çocuk dediğin. "Ooo uçan vampir adam!" dışında bir şey hatırlayacağını sanmıyoruz...
Film ise savaş sahneleriyle olsun, oyuncularıyla olsun, ortalıkta yarı çıplak gezerek sevişilmeyi bekleyen prens eşiyle olsun buram buram Game Of Thrones kokuyor. Sırf 3 oyuncu ben saydım. Elemanın oğlunu oynayan çocuk bizim Ned Stark’ın küçük oğlan, elemanı iksirle Dracula’ya dönüştürecek Caligula isimli canavar da bildiğin Tywin Lannister. Sinemadaki ilk işine imza atan yönetmen, Game Of Thrones’un dört sezonunu iki günde bitirerek gaza gelmiş, boşta olan dizi oyuncularını ve bolca figüranı bir araya getirip "Hadi krallıklı, savaşlı, atlı matlı bişeyler çekelim doğaçlama" demiş gibi. Neyse film sizi kesmezse açın İzel’den bir Drakula klibi, sevişmeyi bilmeyen sevgiliye yakaran kadına kulak verin:
“Bul bir kurban dişine göree, hadi başka kapıya pis Drakulaaa”.
Puan: Ne puanı? Filme mi, diziye mi, İzel'e mi?..
Prens (The Prince) – Bildiğin Çarpmalı Vurmalı Dövmeli Film
Adam pisliğin teki çıktı Rıza Baba! Afişin ortasına koymuş Bruce Wills’i, sanıyorsun ki bizim bu dillere destan gülüşlü, kel ve karizmatik Bruce abi filmin başkarakteri. Oysaki önüne gelen herkesi tabancasıyla “dışın dışşşın” diye vurarak kendine “Eczane” diyen bir grup uyuşturucu kartelini dağıtan ve kızını kurtaran başrol Paul’u başka bir oyuncu canlandırıyor (Şimdi ismini versem de tanımazsın). Bizimki, kötü adam Omar yan rolünde bi 10 dakika görünüp (Spoiler alert!) ölüyor sadece. Ama filmin sonunda ölüyor ki Bruce için filme gelmiş insanlar çıkıp gitmesin (Gene de okudun di mi :( )...
Kamu Spotu: Sen ki aldığın çamaşır makinesi sorun çıkardığında Tüketici Mahkemelerine, Hakem Heyetlerine koşan bilinçli tüketicisin, ünlü oyuncuyu gösterip de vermeyen sinema endüstrisine karşı hakkını ara. Ayrıca hiçbir savcı ve polis senden kontör ve para istemez unutma!
Bu arada sinopsis: Dedik ya, Paul, kızı için nalet adamları tek tek vuruyor, en son da en nalet adamı vuruyor. Bu bir dövüş filmi olsaydı, herkesi tekme ve yumruğuyla döverek kurtaracaktı kızını, uzay filmi olsaydı herkesi "fişuuu", "fişşuu" diye ışın kılıcından geçirerek... Bi de araba kovalama sahneleri var işte. Mis gibi arabalar “Yeter ki senin kız kurtulsun abicim, skt.r et sen kaportayı, tamponu!” sözleriyle çarpışıyorlar, havaya uçuyorlar falan…
Velhasıl, hedef kitlesi TV’de Amerikan aksiyon filmi yakaladığında “Oooo araba patlıyor, açalım sesini” diyen babalar olan film, bir şey vaat etmiyor. Onun yerine aç Arka Sokaklar’ın yeni bölümünü, 9 sezondur her işi omuzladığı halde hala terfi alamayan Hüsnü Çoban’ı izle, Rıza Baba'yla beraber "Aferin çocuklar iyi iş başardınız" de, kaçırdığın yer olursa sabah tekrarına bakarsın...
Puan: Prens 1, Arka Sokaklar 2, Bruce Wills 3, Hüsnü Çoban 4
Pek Yakında – Pepsi Yaşatır Seni (Başlığa Ürün Yerleştirme)
Cem Yılmaz'ın merakla beklenen çocuğundan sonra merakla beklenen son filmi de vizyonlarımızda. Pek Yakında, vizyona girmeden 2 gün önce İstanbul Kanyon’da yapılan gala gecesinde izleyen ünlülere göre “Cem’in yaptığı en iyi iş, braavo!”, galaya davet edilmediği için filmi normal zamanında izlemek zorunda kalanlara göre ise “Ne komik olmuş ne duygusal olmuş, bu ne abi yeaa”… Bu yorumları bir kenara bırakıp bayramda eski madlen çikolataların ve Yeşilçam filmlerinin tadını yakalama peşindeysen, 4 kat yürüyen merdiven çıkarak vardığın AVM salonunda ailece filmin keyfini çıkarabilirsin.
Cem Yılmaz sinemasınının ayrı bir döngüsü var. “1 sıcak 2 gişe, 1 sıcak 2 gişe” şeklinde özetlenebilecek bu anlayışa göre "Türk'ün ..... ile imtihanı" (uzayla, ilkçağla, kovboylarla) temalı gişe filmleri arasında komedi drama arası sıcak filmler de çekilir (ki o da haklı. Kimse ilginç şiveli, ince bıyıklı halıcı Arif olarak hatırlanmak istemez). Son filminden sonra korsanlarla ilgili (Türk'ün korsan gemisiyle imtihanı) bir film çekmeye davranan ama gönlü sıcak filme kaydığı için vazgeçen Yılmaz'ı korsan rolüyle beklerken korsan DVD'ci karakteriyle (Zafer) karşımızda buluyoruz.
Konuya gelince: Görece pis işlerle uğraşması yüzünden eşi Arzu tarafından boşanma tehdidiyle karşı karşıya kalan Zafer, evliliğini kurtarmak için düzgün bir iş ararken figüranlık yaptığı zamandan kalma sempatik arkadaşlarıyla Şahikalar isimli romantik fantastik bir film çekmeye girişir. Başrollerden birini de karısına verir ki, anlarsınız ya... Bu kadro, sıcak bir ekip komedisinde olması gereken tüm özelliklere sahiptir: Yeteneksizdir, içlerinde hiç kötü niyet bulunmaz ve paraları da yoktur. (Aynı maddi sorun Pek Yakında filminde de olacak ki filmin her yerine ürün yerleştirme almışlar. Her yerden bi asitli içecek çıkıyor, "bi dahaki ürün nereden çıkacak" derken film gerilim filmine dönüşüyor). Bakalım kahramanlarımız bunca imkansızlık arasında filmlerini çekebilecek mi, Zafer ile Arzu barışabilecek mi, Cem'in oğlu da filmin bir yerinden bize gülümsüyor mu? Zafer, ailesi ve yeteneksiz ama iyi niyetli ekibi ersin muradına, bi 5-6 milyon kişi de gitsin sinemaya, canlansın piyasalar, gelsin paralar...
Genç sinemacılara kolaylık: Pek Yakında'da, bi ton filme irili-ufaklı, ince esprili gönderme var, biz bazılarını yakaladık ki ortamlarda söyler, evrene sinefil olduğun mesajını verirsin, havan olur: Eşkiya, Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni, Her Şey Çok Güzel Olacak, Avatar, İçimdeki Deniz, Sin City... Bi de üstüne "Wes Anderson filmi gibi olmuş, renkleri pastel pastel" yorumunu ekler, The Grand Budapest Hotel'in ismini de dillendirirsen ve son olarak "Film, Yeşilçam'a bir saygı duruşu niteliğinde." dersen o kızı olmuş bil!
Puan: Biz geniş aile olarak kendi aramızda toplayıp böldük, sonucu 4.4 bulduk!
-BİTTİ-
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et