Vizyonda Bu Hafta: Deadpool (Çift kılıçlı, oynar başlı, uzun ömürlü Marvel komiği)
Sevgilisi olanın da olmayanın da "Geçse de her şey normale dönse" şeklinde arkasından kötü konuştuğu 14 Şubat, etkisini sinemalarda gösteriyor. Bu hafta sinemalar ağlaşan-eğleşen-dövüşen-düzüşen sevgili filmleriyle dolu. Marvel'ın muzip karakteri Deadpool ise, sağolsun 'yapış yapış sevgili filmleri'ne alternatif oluyor. İçinde aşk-kan-aksiyon- muzip süper kahramanı aynı anda barındıran Deadpool'a sevgilerimizi sunalım ve size de "Zaytung Sinema okuyan insanlarsınız, 14 Şubat'ta düz romantik film izlemek de ne imiş?" diye serzenip yazıya girişelim.
Deadpool - Çift kılıçlı, oynar başlı, uzun ömürlü Marvel komiği
"Ya geçen bi' filme gittik ve acayip eğlendik diye yaz, kanki muhabbeti yapar gibi gir" diye not almışım, o şekilde başlamış olayım. Bu dört başı mamur Deadpool, Tim Miller'ın yönettiği ilk filmmiş. Ama asıl kahramanlar filmin senaristleri olan Rhett Reese ve Paul Wernick (cümle bitince unutma isimleri hemen)... Çünkü her diyalog, her olay içinde espri-hareket-zekâ barındırıyor.
Önce şuraya bir fragman geliyor:
'Tamam da öykü ne?' dediğinizi duyar gibi olmak...
Para karşılığında adam döven serseri Wade Wilson, kendisine cillop bir sevgili bulur, günlerini sevişerek geçirirler. Her şey güzelken, Yeşilçam senaristi Safa Önal oyuna girmiş gibi Wilson'da geç teşhis kanser çıkar. Marvel'ın durduk yere kötülük yapmaya yeminli, paragöz kötü adamları da işe karışır. Bir iş adamı bunu, süper kahraman yaparak iyileştirme vaadiyle kandırır. Süper kahraman olmasına olan ama fazla mutasyondan suratı bakılmayacak hale gelen Wilson da kirli sakallı güzel yüzünün intikamını almak için paragözlerin peşine düşer.
Kıçı kırık intikamı için seyirciyi germez ama; zıplar, takla atar, havada yavaş çekim kurşun savurur ve dakika başı espri yapmayı eksik etmez. Bu saykodelik kahraman, filmin sonuna kadar kahraman olmadığını iddia etse de biz, kendisini öyle çok bi' bok sanmayan kahramanları süper bulur, bağrımıza basarız...
Anamı kesen ben... Babamı doğrayan ben... Yiheeeyyttt...
Tribünlere oynamış diyorlar?
Wilson film boyunca kameraya dönerek izleyiciyle muhabbet geliştiriyor, zaman geçtikçe iyice enseye tokat bir samimiyet kuruyor. Esprili olduğu için her anlattığını dinleten ortamlarımızın popüler çocuğu oluyor Wilson, nam-ı diğer Deadpool, yani başroldeki Ryan Reynolds... Bu arada Reynolds, en son bilim kurgu tırtı Selfless'da oynamıştı, ondan önce de birtakım fantastik tırtlarda... Neyse ki kendi rollerine ve filmlerine de gönderme yaparak (otogönderme, özgönderim) itin dötüne sokmasıyla gözümüzdeki samimiyetini iyice artırıyor...
Peki bu kadınların kendilerini güldüren erkeklerden hoşlanması olayına ne diyosun?
Göndermeler? Gideceği yeri çok iyi bilen göndermeler?
Hollywood'a, Marvel'a, X Men'e, Hugh Jackman'a göndermelerle doludur filmimiz. Sevdik! "Yav bu Ryan kendisiyle ne barışık", "Bu Marvel'da hiç kompleks yok imiş ha" yorumlarıyla birbirimizi dürttük. Bazıları anladığını belli etmek için bazı göndermelere daha sesli güldü, hepimiz bir yandakinin kulağına ince göndermeleri fısıldadık. Şaka maka güzel bir sinerji yarattık salonda. Film bitince de örgütlü davranıp salonca yazıların sonuna kadar bekledik ki bir Marvel klasiği olan sürpriz videoyu izleyelim. Valla deşarj olarak çıktık sinemadan ya, bi' hafifledik. Salak salak gülümsedik çıkışta, bu filme gelmelerine izin çıkmayan AVM'deki bebekli çiftlere.
Sinemadaki libido dolu çiftler hatrına sevişelim mi biraz?
Bir paradoks: Kırmızılı Deadpool paşamızın filmde dediği gibi, hayattaki mutlu anlar reklam araları gibi kısadır. Ama filmi Cinemaximum sinemalarında izlediyseniz de bu reklam araları oldukça uzundur. Filmi görebilmek için 35 dakika ıslak mendil-banka kredisi-türlü alakasız şey reklamı izleyip bu zorlu bölümü geçebilmek gerekir.
Cinemaximum'da film beklerken fazla reklam yiyen bilinçdışımız (Temsili)
Bir öneri: Kahramanımız ve sevdiceğinin Sevgililer Günü, Cadılar Bayramı gibi özel günlerdeki sevişmelerini gösteren kısa sahneler fantezi arayan çiftler için oldukça uygun. Not alıp izleyin...
Puan: Kırmızı bir 90
Sevgililer Günü'ne özel, aşk-meşkli filmlerden devam edelim:
Hesapta Aşk - İçine sosyal medya kaçmış aşk filmi
Sevgiliyle yaptığımız bir serpme kahvaltıyı Instagram'a koymadan duramadığımız, farklı bir mekân açılmayadursun ilk check-in'ini yapma mücadelesine giriştiğimiz, başkalarının sevgilileriyle oluşturduğu Facebook albümlerine bakıp kıskançlık krizi tutturduğumuz şu dijital çağda sosyal medyayı konu alan bir film yapmak da iyi olurdu. Olmuş.
Parmaktan sonra devam ediyoruz. Unutulmaya yüz tutmuş bir M.Ali Erbil parmağından sonra:
Yaz filmi gibi?
Daha geçen İftarlık Gazoz filminde sıcak Ege kumsallarını izlemiştik de 70'ler mayo kreasyonu hakkında bilgi edinmiştik... Hesapta Aşk filminin kaynar kanlı gençleri de Datça sahillerine, İstanbul vapurlarına götürüyor bizi. N'apsınlar, yazın millet bizzat sahilde olduğu ve sinemaya gitmediği için plaj havlulu filmler de bu soğuk aylara kalıyor tabii. Yanımızda montumuz-atkımız dururken çok da güzel olmuyor... Özeniyor insan...
Özledimmm #tbt
Sadede gelmek?
Filmimizin güzel ablası Ezgi, Face'den yakışıklı bir Mert bulup WhatsApp'ta yeteri kadar emojileştikten sonra birebir görüşmek için İstanbul yollarına düşüyor. Ezgi'den daha az güzel olduğu için yancısı olmak zorunda kalan bir kız arkadaşını da yanına alıyor. Bir de küçük erkek kardeşi var. Bir vine fenomeninin canlandırdığı eleman, çağımızın rahatsızlığından müzdarip: Gerizekalı mı yoksa bilgisayar dahisi mi olacağı anlaşılmıyor. Derken Datça'dan İstanbul'un çeşitli semtlerine check-in'li, Facebook like'lı, Instagram yorumlu macera devam ediyor... Sürükleyici bir öyküsü ve farklı biçim çabaları olsa da inandırıcılık seviyesi yaz dizisi düzeyinde kalıyor...
Yaz dizisi için görücüye çıkmış karakterler... Kızlar 5'er bölüm arayla birileri tarafından kaçırılmak için uygun
Eksiği-gediği?
Hesapta kısmı tamam, sosyal medya esprileri, ekran arayüzlerini kent görünümlerine yansıtma denemeleri falan başarılı olmuş ama Aşk kısmı da aceleye gelmiş sanki... Şimdi o yancı kız o adama, o kıro herife nasıl bakıyor mesela? Mert yakışıklısı herifi de sırf çok yakışıklı diye aynı anda hem aikido hem fotoğrafçılık bilmek zorunda mı mesela? Aşk kısmına biraz daha çalışın gençler, boş boş oturmayın evde...
Puan: Kanı kaynayan genç 60'ı
Danimarkalı Kız (Danish Girl) - Eddie Redmayne, bize ne sürprizler hazırladın bu sefer?
Eddie Redmayne, geçen sene Stephen Hawking'i hakkıyla canlandırarak bir kere Oscar kazanmıştı ya. Baktılar bu herifte iş var, heykelciği soğumadan içindeki 'kadın'ı keşfeden Danimarkalı bir ressam rolü verdiler buna. Kendisi gibi ressam eşi Genda'ya modellik yapmak için kadın kıyafetleri giydikten sonra kadınlığını keşfediyor 1926 yılının manzara ressamı Einar... İçindeki kadınlığının ismi de Lili, modellikle başlayan macera ameliyat masasına kadar devam edecek...
-İçimdeki kadın olayı neyse de bu elbiseye ayakkabı uydurması zor olur gibi...
Uyarlama dediler bize?
Çok gerçek bir Danimarkalı ressamın hayatından kitaba uyarlanmıştı bu. Tabii kitaba uyarlanırken biraz değiştirilmiş. Sonra da filme uyarlandı, tabii filme uyarlanırken de biraz değiştirilmiştir. Kesin Eddie Redmayne pici de Oscar vericilerinin gözüne girem diye oynarken biraz değiştirmiştir. Buna rağmen filmin anlatımı çok tahmin edilebilir, tekrarlara sarıyor. Bu kadar mühim bir transgender'lık konusu tam geçmiyor bize. Manzara resimlerine benzetilen görüntü yönetimi ise kuru bir 'eyvallah' dedirtiyor... Redymayne'ın çileli gülüşü bir süre sonra bayıyor...
Elemanın kadına dönüşebilirliği muazzam. Şabaniye'yi bilirdim ben, fark inanılmaz
Puan: Konusuna ve Redmayne'ine eyvallah...
Dünyanın En Güzel Kokusu - Dünyanın en klişe geyiği
Karşı cinsten kankanla "Kimseyi bulamazsak biz evleniriz" geyiği yaparsın da bu geyiği ortak arkadaşlarınla paylaşırsın ya... Bu geyiği yapanlar bir süre sonra sevgili olur ve 'kanka ayağı döt ayağı' deyimini yaşatırlar ya... İşte bizim Tuba Ünsal ile Rıza Kocaoğlu'nun oynadığı gençler de enerjik ve romantik bir döt ayağı öyküsü olarak başlıyor, çocuk yapmak için anlaşmalı evlilik gerçekleştiriyor. Derken ağlamalı bir melodrama dönüşüyorlar. Eminim, Rıza Kocaoğlu'nun libido dolu bir hovardayken örnek bir kız babası olma öyküsünü hepiniz çok seversiniz...
Genel yönetmeninin Ömer Faruk Sorak olduğu (genel yönetmen ne la?!) filmin fragmanı:
Aşkın Seçimi (The Choice) - Sıradaki kitabı, üniversiteli aşkım Gabby için uyarlıyorum...
Not Defteri (The Notebook) filminin uyarlandığı kitabı yazan Nicholas Sparks abimizin şimdiye kadar yazdığı 15 kitabından filme uyarlanan 11. best-seller'ı... Geçen yıl da Seninle Bir Ömür (The Longest Ride) filminin kitap sahibiydi kendisi ve yine aşk romanı dandik uyarlamasından mahrum bırakmadı bizi. Film çok bir salona gelmiyor ama vizyona girdiği yerlerden "Bu kadar klişe bir filme fazla, sıçtırtmayın şimdi uyarlamanıza" yorumlarını işittim... Düşün ABD'de falan Best-Seller'dan düşmüyor bu kitaplar...
Puan: Grinin 3-5 tonu
Sessiz Çığlık (Louder Than Bombs) - Eleştirmen kapıştıran
Danimarka kökenli, Norveç doğumlu, Lars Von Trier'in az uzaktan akrabası, sülalesi toptan sinemacı olan Joachim Trier çekmiş. "Hollywood'a transfer olunca çok bozdu" diye camiada dedikoduları yürüyen Trier'in filmi, iyi bir şey anlattığı belli olsa da tam anlatamamış gibi olan her festival filmi gibi eleştirmenleri ikiye böldü. Film, Eskişehir taşralarına gelmediği için beni taraflaştıramadı. Minimalizme bulaşmış tipik bir orta yolcu olarak kariyerime devam ediyorum...
Puan: Sırf İskandinav'ından 65
Mel-Un - Mel'ine de, Un'una da...
Tanınmamış bir yönetmenin çektiği, bilinmeyen bir senaristin yazdığı, duymadığımız kişilerin oynadığı ve anlaşılmayan bir ismin konulduğu yerli bir korku filmi...
Puan: Hoca kazanırsa 10, şeytani ruh kazanırsa 20
SONUÇ - Seviştiren film?
Hediye planlarının bir buçuk ay öncesinden başladığı bir günden bahsediyoruz, sen son dakikaya mı bıraktın bakayım film seçimini?! Neyse, çaktırmayalım, ille de romantik olsun diyorsanız a) İlişkisi gülüşmeye yatkın olanlar Hesapta Aşk'a b) İlişkisi yerli dizi melankolisine yakın olanlar Dünyanın En Güzel Kokusu'na gidebilir. Yine ilişkiniz Demet Akalın-Kiraz Mevsimi seviyesinde seyrediyorsa Aşkın Seçimi de iyi sayılabilir... Fazla duyarlılıklarını boşaltmak isteyenler Danimarkalı Kız'a da gidebilir. Son olarak, Deadpool havada-karada önerilir, hala vizyonda olan Kötü Kedi Şerafettin'in hemen üstüne bir de bunu izleyen marjinal çiftler öpülür...
Haydi, dikkat edin ilişkinize...
- BİTTİ (Haftaya Şahan filmi var... Aynen, bol osuruklu...) -
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et