Wonder Woman (Amazon Kezban Londra'da), Anayurt Oteli (Erken rezervasyonla kendini asma fırsatı)
Vizyonda bu hafta iki film öne çıkıyor: Restore edilmiş haliyle yeniden gösterime sokulan bir yerli sinema efsanesi Anayurt Oteli ve eli yüzü düzgün bir süper kahraman filmi, Wonder Woman... Wonder, dumble kaldıran kaslı saplarla dolu Gym'lere benzeyen DC evrenine renk getiriyor. Barışçıl bir savaşçı olarak izlediğimiz bu çekici Amazon kadını, izleyiciyi kendisine âşık ediyor. Hazır âşık olmuşken sazı elimize alıyor ve bir güzelleme yazıyoruz bu güzele:
Amazondun, geldin medeniyete
Ateşkes için savaş açtın yedi düvele
#worldwar1 #instaengland #tbt
Seni çizen DC’ye kurban, yar seni
Bok yesin, 'kadın savaşamaz' diyen
Ares köpeğin olsun, ezelen ve ebeden
Superman’den güçlüsün, hem de ayan beyan
Seni çizen DC’ye kurban, yar seni
O bilekliklerle güneşlenme, olur sonra iz
Miss Süper Kahraman 2017 seçtik seni biz
Batman and 9.5K others like this
Seni çizen DC’ye kurban, yar seni
(Son dörtlükte hece ölçüsü kaçtı, yar seni)
O zaman önce şu sahneyi izleyelim, sonra da mis gibi Amazon köyünden gelip İngiltere'de sıkıcı kent yaşamına uyum sağlamaya çalışan Wonder Woman'ı yorumlayalım:
Wonder Woman - Sahne adı bu, nam-ı diğer Amazonlu Diana...
Geçen yılki Batman v Superman ve Suicide Squad hezimetlerinden bildiğimiz DC'nin bu son işini Patty Jenkins yönetiyor, 2004 İsrail güzeli eski model Gal Gadot Wonder'ı oynuyor ve son olarak Star Trek filminde gördüğümüz Chris Pine ona eşlik ediyor. Gadot, 2004'te güzellik kraliçesi örf-adetlerine uygun olarak "Elimde sihirli değnek olsa da dünyaya barış getirsem" derken DC yapımcıları tarafından keşfedilmiş olabilir. Gerçi bu Gadot, İsrail savaş politikasına destek verdiği için eleştiriliyor da ama çaktırma, fragmanı izle:
Sizden 'wonder' olmasın, Wonder'ın hikayesi:
İnsan ve Tanrı arasında bir köprü vazifesi gören, ölümsüz ve savaşçı Amazon kadınları, mavi ile yeşilin Fransız öpücüğüyle birleştiği cennet bir adada yaşar. Adına Themyscira dedikleri bu yerleşim biriminde yaşarken günlük antrenmanlarını yaparlar, kılıç-kalkanlı dövüşlerle kondüsyonlarını korurlar. Annesi kralıçe olan Diana da kılıcı kalkanı görünce küçük yaşta özenir, okumaya hevesi yoktur zaten, senelerce ağır eğitimlerden geçer ve en sonunda dövüşçü bir güzel olur. Gözüne, savaş tanrısı Ares'i kestirir. O sıra, zamanda boyutlar arası bir delik mi açılmış, n'olmuşsa artık, I. Dünya Savaşı'ndan bir savaş pilotu Steve düşer okyanusa. Diana kurtarır hayatını ve takılır peşine...
Bu filmlerden alışıldığı üzere düşman Sovyetler değildir Naziler de değildir; fakat Almanlardır. "Nazilerden önce de bunlar bi piskopattı" der gibidir Hollywood. Almanlarla alacak verecek meseleleri var galiba, bilemedim. Bir de Almanya'nın müttefiki Osmanlıları, Türk bayraklarını görürüz. Film bizimkileri kötü tarafa koymuşsa da Wonder'ı tutarız biz: Wonder-Sana-Canım-Feda...
- Osmanlı Subayı seçmelerini kaçırdım mı ya?..
- Adam mitolojik döneme uçak getirdi, havada SENİ SEVİYORUM yazdı. Wonder da olsa etkileniyor insan..
Biraz yakından tanıyabilir miyim Wonder seni?
Film boyunca yeteneklerini yavaş yavaş sergileyen Wonder'ın onlarca dili konuşabildiğini hatta Osmanlıca bildiğini görüyoruz. Daha Osmanlı kurulmadan doğduğu halde Osmanlıca bilecek kadar zekiymiş, diyoruz. Dürüstlüğe önem veren, karakter sahibi bir insan olduğunu görüyor, bağrımıza basıyoruz. Elindeki doğruluk kementiyle yakaladığı kişiye doğruyu söyletiyor, dürüstlüğe önem veriyor. Hümanist ve entelektüel bir kişiliğe sahip, kolay öfkelenmiyor. Sadece yalana ve anasına bacasına küfür edilmesine dayanamıyor. Anaerkil bir toplum oldukları için ana-bacı onlarda daha kutsal...
- Ebemin hörekesi hakkında doğru konuşmaya davet ediyorum seni. Ebeye laf yok!
Feminist misiniz?
Çizgi romanlarından lezbiyen, biseksüel, feminist okumaları yapılabilse de bu kimliklerinin film için törpülendiği belli oluyor. Pilav üstü nohuttaki nohut kadar bir feministlik var filmde; "Kadınlar da toplumda yer bulacak efendiler, şşş beyfendi kalkar mısınız kadın oturacak orada" diyebiliyor en fazla... Harikulade kahramanımızın en güzel yanı ise, erkek kahramanlar gibi karizmatiklik, cool'luk kasmaması, çok saf hallerini ortaya sermesi... Antik Çağ'dan gelip 20. yüzyıl Avrupa yaşamına ayak uyduramaması, ortamlarda köylü kalması ama "Ben anlamam beyim" diyerek ezik de durmaması... Kendine güveniyle Superman'i, Batman'i cebinden çıkarır çünkü...
- Superman Kripto portakallarında vitaminken biz savaşıyorduk mk...
Wonder övdük yeterince. Film nasıl?
Filmin özellikle ilk yarısı tatmin edici... Adadaki aksiyon, I. Dünya Savaşı'ndaki cephe çatışmaları güzel... Özellikle Wonder'ın tek başına Alman askerlerinin üzerine üzerine gittiği bölüm gazlayıcı... Mermileri bilekleriyle, İbrahim Tatlıses kafatası gibi savuşturabilmesi, gaz yaratıyor. Yalnız Wonder'ın beraber savaştığı ekip,'dünyanın etrafında el ele tutuşup çember oluşturan çocuk amblemi' gibi; bir Arap, bir İskoç, bir Kızılderili ve bir Steve'den oluşan kadro zorlama kardeşlik mesajı içeriyor. Yine de Trainspotting'in Spud'u Ewen Bremner'in kafası iyiymiş gibi şaşkın hallerini izlemek iyi...
Aşk kısmı ise çok abartılmıyor ama "Dünyayı aşk kurtaracak, ağzı açık ıslak öpüşmeler kurtaracak" gibi bir yaklaşım biraz naif, biraz sıkıcı duruyor. İyi giden film, final dövüşmesinin klişe olmasıyla, kötü adamı Ares'in yüzeysel kalmasıyla beraber ağızda kötü bir tat bırakıyor. Koca Ares, "Bu insanlığın köküne kibrit suyu" derken hak verecek gibi oluyoruz; belki kendini biraz daha ifade etse onun kazanmasını isteyeceğiz ama susturuyorlar! Hani nerede ifade özgürlüğü?!
Aralarında bir siyahi bir de çekik gözlü olsa Magnificent Seven olacaklar. Super-Wonder-Magnificent Seven...
Puan: Batman v Superman'i düşündüğünde 80, Suicide Squad'a göre 75, normalde 70...
Anayurt Oteli - Erken rezervasyon imkanlarından yararlanamayacağımız, bunalım oteli...
Az eserine rağmen ülkemizin en önemli yazarlarından biri olan, Oğuz Atay gibi 700 sayfa roman yazmadığı için, ince kitaplarını okuyup ortamlarda fazla kasmadan prim yapmamızı sağlayan Yusuf Atılgan'ın 1973'de basılan Anayurt Oteli romanı, ülkemizin en önemli yönetmenlerinden Ömer Kavur tarafından 87 yılında sinemaya uyarlanmıştı.
Groupama ‘Türk Klasikleri Yeniden’ projesi kapsamında restore etti filmi. Önce İstanbul Film Festivali'nde gösterildi, bu hafta da Başka Sinema tarafından sinemalara sunuldu. Eskişehir'e gelmedi yine, ben eski halini izledim. Monitörü sildim bi' güzelce, kafamda düzelttim orasını burasını...
Ne konuşuyorlar?
Konuşmuyorlar çok... Zaten Yusuf Atılgan da Ömer Kavur da çok konuşan adamlar değillermiş. Filmin başkarakteri, konuşma sevmez Zebercet'i oynayan Macit Koper dahi konuşkan biri değilmiş. Türkiye sinemasının en iyilerinden biri sayılan film, konuşmayı sevmeyen diğer yönetmenlerimiz Nuri Bilge Ceylan'ın, Zeki Demirkubuz'un da esin kaynaklarından biri (Belki hepsi Anayurt Oteli'nin bornozundan çıkmıştır)... Olayların öne çıkmadığı, bir karakter filmi olan yapımda, Anayurt Oteli'ni işleten takıntılı ve yalnız Zebercet karakterinin anlamsız bir yaşamı anlamlandıramaması anlatılır.
Zebercet, otelinde aynı müşterileri ağırlar, aynı şeyleri yaparken, müşterileri de buna aynı soruları sorarken, 'gecikmeli Ankara treni'yle oteline müşteri olarak gelen isimsiz bir kadına tutulur. Kadın gelmez, o bekler, beklerken oteli de yalnızlaşır. Otel dediğin zaten yalnızlığın simgesi olmuştur öteden beri... Duş başlığı bozuk olan, rutubetli, düşük ücretli oteller; turist ve yalnız yürekler...
TRT tarafından "Haydi Babalar Uykuya" kuşağında gösterilen Anayurt Oteli...
Toplumsal birtakım mesajlar?
Kitap, aslında 1960'larda geçiyor ama filmin öyküsü 1980'lerde yaşanıyor. Böylece gördüğümüz tutuklamalar da, sokaklarda hissedebildiğimiz karanlık ortam da anlam kazanıyor. Zebercet'in napacağını bilemez bir halde dolandığında izlediği horoz dövüşü, kardeş kavgasını temsil ediyordur belki de... Belki de yok canım ne alakadır, hiçbir anlamı yoktur, bilemem. Ama tüm yaşamını otelin içine sıkıştırmış Zebercet'in dışarıda da sıkıştırıldığını fark ediyoruz. Seyyar satıcılar, yolun ortasında durup dua okuyan insanlar, cumhuriyet kutlamaları filan hep sıkıştırıyordur onu....
Otelin 1923'te kurulması, cumhuriyetin tam olamamışlığını, aynen bu otel gibi gelişmekte olan ülke olup da hiç gelişememişliğimizi işaret ediyor. Köyden gelen temizlikçi kadının kayıtsızlığı da bi' ara her sorunun temelinde 'köyden kente göç' sorununu görmemize nazire yapıyor. Anlayana...
Yusuf Atılgan'ın gözlerinde Sabahattin Ali gibi Instagram fenomeni olamama hüznü...
Puan: 85 (Restore edilmiş hali 90'dır ama bence)
Sahil Güvenlik (Baywatch) - Yaz filmleri geliyor, yaz gelemiyor
TRT'de de gösterilen 90’ların ünlü TV dizisi Baywatch’un sinema uyarlaması olan film, işkolik ve kaskolik cankurtaran Mitch Buchannon’ın (Dwayne Johnson) atletik ve küstah cankurtaran (Zac Efron) ile arasındaki çekişmeyi konu alıyor. Fakat hepsi hikaye; asıl olay beyaz perdede dev göğüs ve kalçalar, dev Dwayne Johnson kolları ve dev Zac Efron baklavaları izlemek:
Ne gibi?
Film için genel yorum, bizdeki Çılgın Dersane'ye benzediği (yaşamına Youtube'da 'kaydırakta bikinin üstünü kaptırınca' videosu olarak devam eden film serisi)... Yani tuvalet mizahı, seks mizahı, aptal mizahı dolu... TV'de yayınlandığı zamanlarda da, 'ağır çekimde koşan kırmızı bikiniler' izlemek için bakıyormuş millet... Aslında diyorsun, "15-20 liraya tatil ortamı yaşamak da iyi, şimdi herhangi bir tatil yöresinde bir dolmuşa veriyorsun o parayı" diyorsun. Lakin bikiniler, jet-ski'ler, kumsallar da bitiyor bi' yerden sonra, film polisiye bir olaya atlıyor. Tamam diyorsun, mafyatik bir zenginin sahillere el koymak istemesi, konu olarak filmi ciddi bir yere taşıyabilir ama onun da hakkı verilemiyor.
E madem hakkını vermeyecektiniz, az daha deniz göreydik, şu yarım saati 10 liralık kanolara bineydik bi tur diyorsun sonra... Ya biz hiç tatmin olmadık ki ama ya!
- Yarım saat parası verip 45 dakikadır jet-ski'den inmeyen şu adamı bi döveyim mi ben?
1. Kızlar izlemeyince Zac Efron... 2. Kızlar izlerken Zac Efron...
Puan: 30 (Şurdan iki kişi lütfen)
Şeytanın Doğuşu (FirstBorn) - Alien şehre indi...
Nirpal Bhogal'ın yönettiği Şeytanın Çocuğu, çocuklarının doğumu akabinde başlarına gelmeyen kalmayan bir aileyi ele alıyor. Gayet mutlu huzurlu bir çiftin bebeğine parazit bulaşıyor, sonra tuhaf olaylarla cebelleşiyorlar. Onlar cebelleşedursun, biz bol kan görüyoruz, gizemli bonus kafalı çocuğun dualarını işitiyoruz (Türkiye yapımı korkulara bir saygı duruşu?) ve bunaltıcı iç mekan çekiyoruz. Bu gereksiz yaratık geriliminin mesajı ise şu: "Çiftler çocuk yaparken iki kere düşünsün. Ya serseri dayısına ya da huysuz babaannesine çekerse, ya hiperaktif olup hayatınızın içine sıcarsa?.."
Puan: 40'ı çıkan kulpu kırık çocuk...
Diğer:
Otoritesini sevmedikleri müdürü ele güne maskara eden anarşik çocukları anlatan animasyon komedi Kaptan Düşükdon,haftanın kalan yabancısı... Bunun dışında "Hele şunların oyunculuğuna bak, demek ki bi tane eski ünlü oyuncu bulursak biz de kredi çekip film işlerine girebiliriz" dedirten yerli filmler mevcut: Yerli korku Nefrin, komedi aksiyon karışımı Bir Damla Aşk, biraz kötü kadın, biraz aşk, biraz dram filmi Bambaşka... Hani slow şarkı kliplerinde bir klişedir; çiftler mutlu olduğunu göstermek için gereksiz gereksiz gülüşürler de, şarkının nakaratı geldiğinde artık anlaşamadıklarını göstermek için birbirlerine bir şey fırlatarak gereksiz yere kavga ederler (nakarat kavgaları)... Bu filmler de öyle klişe, öyle özensiz gibi...
SONUÇ - Pide kuyruğu mu, bilet kuyruğu mu?..
Anayurt Oteli, sinemamızın önemli yapı taşlarından biridir, bu yenilenmiş halini kaçırmayınız. Sonra da Aylak Adam'ı uyarlaması için tanıdık yapımcı varsa dürtünüz. Başrol Macit Koper, özellikle gençlerin gelmesini öğütlüyor, sırf onun hatrına gidilir. Genciz kanımız kaynıyor, film ağır geldi, derseniz de de ardından Woman Wonder'a gidin. Çift halinde de izlenebilir bir süper kahraman film bu, sevgiliyi de götürün. Yalnız, erkeklere bir tavsiye, kadının güzelliğini çok dillendirmemeye dikkat edin!. Hiçbir şey bilmiyorsanız "Beli de kalın mıymış ne?" deyin, sarılın ona, bi makas alın, şirinlik yapın...
Haydi şirin kalın, haftaya görüşmek üzere...
Twitter: @duraladam
-BİTTİ (Haftaya Burak Aksak gelecek, Dede Korkut masalı anlatırken Kahpe Bizans ortamı yaşatacak)-
(iletisimcevahiri Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et