Yeni Başlayanlar İçin (Pısst! Sana diyoruz çömez): Eskişehir'de Öğrenci Olmak
Bugün, üniversiteyi Eskişehir'de okuyacak o şanslı mini mini birler ve ‘’noluyo lan bu şehirde?’’ diye afallayan ikiler için şehirle alakalı birkaç ipucu verelim istedik. Bir defa baştan söyleyelim, iç göç ala ala patlamak üzere olan Eskişehir, muhtemelen hayatınızın en güzel senelerini geçireceğiniz bir belde olarak aklınızda ve gönlünüzde yer edecek. Hazırsanız bir bakalım nerde ne yenir, ne içilir, nereye kusulur, ev kiraları nasıldır ve nasıl vakit geçirilir bu ufacık şehirde...
1. Şehir nasıl? Ahali ne durumda?
Valla ne yalan söyleyeyim, kendinizi ciddi anlamda rahat hissedebileceğiniz bir kaç şehirden birindesiniz. Burada üniversite hayatını değil de, o sürece kadar olanki bütün zamanını geçiren biri olarak söylüyorum size; birazcık aklı olan, tercihlerinde ilk burayı yazar. Etrafınızda sadece kendiniz gibi insanlar var, düşünsenize? Genç nüfus aldı başını gidiyor. Yaşlı görmeniz neredeyse imkansız. Belli saatlerde işlerini halledip, daha sonra yuvalarına çekilerek şehri öğrenci milletine bırakıyorlar…
Sizi giydiğiniz bir şey için eleştiren herhangi bir kitle mevcut değil bile. Karışan eden, rahatınızı bozacak hiçbir faktör söz konusu değil. Tabi götünüz başınız ayrı oynuyor ise ona bir şey diyemem. İlla ben belayı çekerim diyorsanız, çekmeniz de çok mümkün.
Ps: Malumunuz ‘’winter is coming’’ canım. İçlik miçlik ne varsa ananızdan, babanızdan isteyin. %100 yün şeyler bulundurun yakınınızda. Üşümeye fırsat kalmadan donuyorsunuz çünkü. Hissizleşmek falan…
Kışın şehrin çeşitli yerlerinde buna benzer "sevgilisini beklerken donan genç"
heykellerine rastlayabilirsiniz. Panik yapmayın, Nisan-Mayıs gibi kendi kendine
çözülüyor onlar...
2. Fiyatlar falan?
Şöyle söyleyeyim: Yırttınız fakirler! Çulsuz halinizle, uyuşturucuya düşmediğiniz takdirde para biriktirmenize bile imkan sunan bu şehir, sizi bozuk paralarınızdan oluşan harçlığınızla kucaklıyor. Kıyafet mi alacaksınız mesela? Alın abi. ‘’Oha bu da mı 5 liraymış’’ cümlesi dilinize yapışacak. Yemek mi yiyeceksiniz? Yine 5-10 liraya kendinize kebap bile ısmarlayabilirsiniz.
Bir yerde içip zil zurna sarhoş olmak derdindeyseniz -ki kesinlikle şehre girişi öyle yapacaksınız biliyorum-, standartların biraz altında bir mekanda demlenebilirsiniz. Ben size mekan falan önereceğim zaten sonra. Ha, yemek demişken, Pino denen yerde fast food tüketin. Dürüm derseniz de Donas yiyin. Bunları yemeyeni ya da bilmeyeni dövüyorlar. Eh pek tabi bir de Çiğbörek denen şey acayip meşhur. Okulunuz 7364 sene uzayacağından bir şekilde yanlışlıkla bile yersiniz. Tavsiye ediyorum ama ısrar etmiyorum. Denk gelecektir.
3. Tamam nereye akıyoruz şimdi?
Öncelikle sağ ayakla barlar sokağı denen yere girişinizi yapınız. Destursuz girilmiyor çünkü. Sonrasında nasıl çıktığınız kimsenin s*kinde değil zaten. Neyse, bu sokakta ‘’No:46’’ ve ‘’Social’’ denen iki mekanı buluyorsunuz. İkisi de karşılıklı zaten. Hangisinde yer yoksa, gidip ötekine oturuyorsunuz. “Burası senin arkadaşlarının yeri, reklam yapıyosuuun yhaaa’’ diyorsanız, haklısınız. Öyle çünkü. Ama arkadaşlarımın diye de size uyduruk mekan önermiyorum. Bir kere mekanlardaki müzikler güzel. Ortam güzel. Çalışanları süperli. Giden insanlar boktan değil. İstanbul’dan falan gelenlere fiyatlar kucaklanası. No:46’da canlı müzik ve Dj performansı mevcut. Gidin kudurun. Güzel müziğin tadını çıkarın burda.
Gece için ise tikilere 222’yi, onun haricinde kalanlara SPR’yi öneririz...
4. Ulaşım durumları
Yarım saat önce zahmet olmaz ise uyanmanız yeterli. Şehir zaten fındık kadar. Kulaklık takıp en fazla 5 şarkıda en uzak mesafeye yürürsünüz. ‘’Ay ben yürüyemem, incilerim dökülüyor’’ diyenlere tramvay tavsiye ediyoruz. Hızlıca sizi alıp, istediğiniz yere götürüyor. ‘’Ay ben toplu taşımaya binemem’’ diyen kıl karakterliler için ise taksiyi şiddetle öneriyoruz. Donunuza kadar kaptırmanız olası. Öyle gıcık tiplerdenseniz, donunuzu kaybetmenizden aşırı mutlu oluruz. ‘’Keep calm and be social’’. (Toplu taşımayı kullanın.)
Şu yokuş biraz daha dik olsaydı al sana San Francisco'ydu ama yok artık :(
5. ‘’Cidden korkulacak hiçbir şey yok mu?’’
Olmaz mı mk. O kadar da kolay yırtamazsınız. Malumunuz şehirde hava üssü var. Jetler metler uçuyor. Alışık olmadığınız bu durum sizi ufaktan sıçırtabilir. ‘’Daha da artmaz sesi ya maximum bu kadardır’’ dediğiniz her an, sizi muhtemelen kemiklerinize kadar titretecek başka bir desibel rekoruna tanıklık edeceksiniz. Tabii bu durum sadece başlarda. Sonra alışıyorsunuz. Ninni gibi geliyor o jet motorlarının sesi...
Gel gelelim ki… Bir de şehirde Recep dayı var. Genellikle geç saatlerde, elinde alkol şişesiyle, barlar sokağı ve civarında belirir kendisi. Ha bu adam sizi kalkıp dövmüyor elbette. Sadece aniden götünüzün dibinde ortaya çıkıp, kuvvetli bir sesle ‘’SEVİYORUM’’ diye bağırıyor. Uyarmamın sebebi, refleks gereği irkildiğiniz için kalkıp da adama vurmayın diye. Hatta onun devamı da şeydir… Eşlik etmek isteyenler için lyrics as follows:
SEVİYORUM. YALAN GİBİ DEĞİL. YANLIŞ GİBİ DEĞİL. ÇAKAL GİBİ DEĞİL. KUNAZ GİBİ DEĞİL. SE-Vİ-YO-RUM. MİS GİBİ. YALANDAN KORKTUĞUM GİBİ YILANDAN KORKMAMjkahdkja falan.
Kendisi bir gün porsuğa düştü ama ölmedi...
6. Okulu yaza sarkanlar napsın İç Anadolu’da?
Denize girsin. Ta**ak geçmiyorum. Valla İç Anadolu’nun bağrına deniz yaptılar. Sağolsun Yılmaz Büyükerşen Bey, şehri her yönüyle güzelleştirdiği gibi deniz de getirdi. Beyaz donlu amcalardan yer bulabilirseniz, denize de gidip girin. ‘’Yok ben ıslanamıycam’’ falan derseniz Sazova’ya gidiverin. Masal şatosunun önünde Instagram için fotoğraflar çekin ve altına ‘’Pelinsu in Wonderland’’ falan yazın. Göl kenarında da aynı performansı sergileyebilirsiniz. Altına ne yazacağınız sizin ufkunuza kalmış.
Civarda bir de ‘’Sualtı Dünyası’’ var. Orada biraz kültürlenebilirsiniz. Odunpazarı’ndaki tarihi evleri, çarşıları ve hatta yakınlardaki Balmumu müzesini de gezebilirsiniz. En kötü Porsuk Çayı kenarına çöküp, şarap içip, okulunuza ve geleceğinizin sıçmaya yakın oluşuna dertlenirsiniz. ‘’Yok abi ben çalışıcam derslerime’’ diyenleri tebrik ediyoruz. Bu şehirden sağ çıkacaksın yiğidim ama arkadaşın olmayacak!
Üstelik fazla açılma derdi de yok!
7. Kiralardan ne haber?
Merkezde koskocaman bir evde 2 kişi rahatlıkla kalabilirsiniz. Evet, dilerseniz at besleyebileceğiniz kadar büyük evlerden bahsediyorum. Hele ki 3 kişiyseniz, sizden iyisi yok. Zaten bir noktadan sonra eve kaç kişi çıktığınızın da bir önemi kalmıyor. Aniden nüfus artıyor. Tanımadığınız insanları evinizde misafir eder hale geliyorsunuz.
Üniversiye Caddesi diye geçen yerde (Bağlar diyeyim) daha uyguna minnoş evler bulabilirsiniz. Tek başınıza kirasını rahatça karşılayabileceğiniz kutu gibi evler bence işinizi görür.
(Bunu okuyan aileler çocuklarını muhtemelen yurda verecek. Özür diliyorum gençler. Beddua etmeyin yalnız rica ediyorum. Tutuyor.)
Yatılı misafiri seviyorsanız doğru yerdesiniz
Elbette yer darlığından anlatılamayan bi sürü şey daha var ama nasılsa Eskişehir'de geçireceğiniz minimum 2 maksimum Allah ne verdiyse yıl içerisinde hepsini kendiniz keşfetme şansı bulacaksınız zaten. Yazımıza son verirken yeni gelenlere hoşgeldiniz ve tadını çıkarın diyor, kanınızdaki alkol oranının, ortalamanızdan düşük olmasını temenni ediyoruz.
Hadi bakalım. Sevgiler…
(Mervously Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et