Zaytung.Com
Zaytung
Uzun uzun yaz
SİNEMA

Uluslararası İlişkiler'de 2. Sezon (Spoiler: 3. Dünya savaşı gene çıkmadı): THE DIPLOMAT

-> Sert mizacı yüzünden aile mesleği yufkacılığa veda eden Şerife Ç.(26)...
-> Yapacağı açıklamalarla haftalık gündemi belirlemesi beklenen Devlet Bahçeli'den, sabah 08.30 itibariyle henüz ses seda yok...
-> Türkiye'de doğum oranlarının yükseltilmesi gerektiğini söyleyen sağlık bakanı Memişoğlu, delikli prezervatif projesini tanıttı...
-> Hakkında hazırlanan iddianame için ''alt 3, üst 5 yıl'' handikaplı kupon yapan Serdar Ortaç, yeniden gözaltına alındı...
-> Serdar Ortaç: ''Mevzu bahisse gerisi teferruattır…''
FOTOHABER

Devlet Bahçeli'den yeni çağrı: ''PPK lideri gelsin konuşsun, faizleri indirdiğini ilan etsin...''

Acun Ilıcalı için bahisler açıldı: 1. Ona dokunamazlar 2. Mal varlığına çökecekler…

BLOG

''Biraz da Amerika'nın Sapığına Dertleneyim'' Diyenler İçin: A’dan Z’ye Puff Diddy Dosyası

VİDEOHABER

Çorum Valiliği: ''Olaya 2 Suriyeli eksildi olarak bakıyoruz...''

ASTROLOJİ

KOÇ (21 Mart - 20 Nisan)

Süleyman Soylu'nun oh çektiği videolara telif atmasının ardından zam haberlerine üzülmek zorunda kalacağınız bir döneme giriyorsunuz... devam...

Belediyenin Almanya’ya eğitime gönderdiği 45 kişiden 43'ü geri dönmedi...

"Aslında dönecekler ama orada kurulu düzenleri var. Yoksa vatanımız cennet..."

Hay Allah, Canınız mı Çekti? İşte Size Birbirinden Keyifli Öykü Platformları...

Olimpiyat Oyunları için Paris'e Giden Milli Takım Kafilesi, Kaldıkları Otelin Yemek Dağıtım (Catering) İhalesini Alarak İlk Başarıya İmza Attı...

2024 Yaz Olimpiyatları için Paris'te bulunan Milli Takım kafilesi, kaldıkları 5 yıldızlı otelin yemek dağıtım (catering) ihalesini alarak henüz turnuvanın ilk gününde önemli bir başarıya imza attı... devamı...

N'olmuş n'olmuş?

Zaytung Zone

''Amaaan şimdi eve gidip kim yemek yapacak?'' şeklinde düşünen takipçilerimizi diğerlerinden bi tık daha fazla seviyoruz, dürüst olalım...

Popmundo: Maceralar

Sağlık Bakanlığı, Yenidoğan Çetesi Yüzünden Kurumların Yıpratılmasından Şikayetçi: ''SGK'yı soyarken kimseyi öldürmemeye özen gösteren hastanelerimiz de var...''

Türkiye gündemini sarsan Yenidoğan Çetesi skandalının ilk duruşması Bakırköy Adliyesi'nde görülmeye başlanırken, Sağlık Bakanlığı da yaptığı bir açıklamayla bu tarz münferit olayların bütün bir sağlık sistemine mal edilmemesi gerektiğine dikkat çekti... devamı...

Meteoroloji'den Kritik Uyarı: İstifanın İyi Bir Fikir Olduğuna İkna Edecek Soğuk Hava Kütlesi Edirne'den Yurda Girdi...

Meteroloji Genel Müdürlüğü, Balkanlar'dan gelen "sabah servis ve toplu taşıma beklerken istifa ettiren" soğuklarının Edirne'den yurda girdiğini ve akşam saatlerinden itibaren başta Marmara, Ege'nin kıyı ve iç kesimleri, Batı Karadeniz ve İç Anadolu olmak üzere tüm Türkiye'yi etkisi altına alacağını duyurdu. devamı...

Kitap

Röportaj: Sinem SAL - ''Türkiye’de süper kahraman olmak zor ama iş olanakları fazla...''

Önce Anekta, devamında Yine de Âmin, en son Dank. Sinem Sal Türkçe edebiyatın genç üyelerinden. Ekim ayında Zaytung Zone'da okurlarla buluşacak Sinem Sal, kitabı da hazır yeni baskıya girmişken yazarla buluştuk, konuşup söyleştik. 


 


Yiv, Set, Dank!
 

Merhaba Sinem Hanım.Hayırlı olsun yeni baskılar. 

Teşekkürler…
 

Türkiye'de süper kahraman olmak zordur diyorsunuz. Ecdad hep peşimizde mi?

Türkiye’de süper kahraman olmak zor ama iş olanakları fazla. Hiç bitmeyen egosuyla Lex Luther’dan bol ne var? Kedi diye okşasak, Sabretooh çıkıyor.

Dünyada süper kahramanlık piyasasının önü en çok Türkiye’de açık diyebiliriz. Özellikle de kadınsanız, süper gücünüzü tek başınıza keşfetmek, sonra da bunu kanıtlamak zorunda kalıyorsunuz. Ama edebiyat için eşitsizlik şarttır. Ailemiz ve devletimiz bu konuda bize genellikle destek olur. Buna rağmen, hayalini gerçekleştirmek ciddi bir güç istiyor. Suat Derviş benim kahramanımdır mesela. Nazım Hikmet, Attila İlhan, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Orhan Kemal gibi “erkek yazar”ları bir dergi altında toplamıştır. Yüzünde keseyle doğunca, evliyalarla anılan ailesi onun da evliya olup olmadığını kısa bir sure sorgulamışsa da kız çocuğu olduğunu gördüklerinde, “Ha,” demişlerdir “evliya değil.” Değil mi?
 

İntihar etmek için şartlar yeterince olgunlaştı mı?

(Gülüyor.) Ben azıcık delirmeye başlarsam bırakamam diye korkuyorum. Valla. O yüzden bu hakkımı sona saklıyorum. Hakkını devretmemiz gereken çok mazlum, kötülüğünü kırmamız gereken çok zalim, anlatmamız gereken çok hikâye, aşık olacağımız çok insan ve seveceğimiz çok hayvan var daha.

Ve önünde instagram pozu vereceğimiz çok duvar...


Hangi çağdayız şimdi, Hissizlik Çağı mı, Hırıltı Çağı mı?

Bence ikisi de kapandı. Dönüşüm Çağı’ndayız. Teknolojiden nasibimizi aldık, yani hissizlikten. Dank’ta anlattığım gibi oksitosin reseptörlerimiz doyum kapasitesine ulaştı. Sistemin bize yutturduğu antidepresanlar, hisseden yerlerimizi zedeledi. Güzel uyuştuk. Ama her zamankinden daha çok bir arada olmaya ve sanata ihtiyaç duyuyoruz. Geçen gün, son beş yılda Türkiye’de ne çok iyi şarkı üretildiğini düşünüyordum. Kutuplaştırma çabaları, dayanışmayla sonuç veriyor. Bence yönetmen, filmin sonunu iyi bir yere bağlayacak.


Hangi örgüttensiniz? Vaat Örgütü, Tükeniş Kulübü?

Tükeniş olmadığım kesin. Yeditepe İstanbul dizisinde Ali Ulvi Hünkar’ın bir dizesi vardı: “Çok şey vadedemem ama mutsuzluk garanti…” Hayattan tek beklentim şu dizedeki mutsuzluğu alıp yerine adalet koyması. Alabildiğince adalet…fazlası değil.


Yine de Âmin bir şiir kitabı olarak başladı, dizeler sosyal medyanın fenomen cümlelerine dönüştü kısa zamanda. 

“Yara derin açıldığında, içinde çiçek yetiştiriyorsun” o kadar çok paylaşıldı ki sanırsın yürüyen botanik bahçesiyiz. Halbuki çoğumuz, kendi yaramızı anlayıp orayla bir bağ kurup ona emek vermeye minnet etmiyoruz bence.


Dank'taki öyküler nasıl şekillendi, kaç yıllık bir çalışma var bu kitapta?

Dank’ı yazmam sanırım iki senemi aldı. Ama üstüne yeniden ve yeniden çalışmalarım bir sene daha ekledi. Yiv ve Set diye iki bölümden oluşuyor. Aile içi şiddet hikayelerinden, toplumsal cinnetlere varan hikayeler… karanlık maceralara elinde ışığı hiç bitmeyen bir fenerle atılan karakterler yaratmaya çalıştım. O karanlık maceraların içinde kendi elinde tuttuğundan daha büyük bir ışıkla karşılaştığında hemen anlasın diye.


Yine de Âmin, Dank... Şiir ve öykü kitabının ardından sırada bir roman var mı? 

Evet. Şu anda ilk romanımı yazıyorum. Dank’ı yazarken, taslağını oluşturmaya başladığım bir hikâye aslında. Bilimden, tıptan nasibimi almam gerekiyor bu romanı yazabilmek için. O yüzden yazarken, bol bol da bu alanda okuma yapıyorum.


Normalleştiriyoruz diyorsunuz. Kahvaltı yaptığımız edebiyat dehası dostumuzu, kalbini bize sonsuz açmış sevgilimizin aşkını, tırnaklarımızı geçirerek ulaştığımız zirveyi, her şeyi... Edebiyatta da var mı bu durum? 

Hem de nasıl. Bir kere kimse kimseyi tam anlamıyla özleyemiyor. Hepimiz her yerdeyiz. Sosyal medya daha farklı bir durum da yarattı tabii. Mesela Oğuz Atay, Romain Gary, Tomris Uyar benim oda arkadaşım gibiydi. Ama sanki farklı saatlerde girip çıkıyorduk odaya. Şu anda her şeyle yüz göz vaziyetteyiz.


Kadıköy sakinisiniz uzun süredir, ne kadar siniyor edebiyatınıza Kadıköy ruhu? 

Bu yaz sadece bir aylığına Harbiye sakini olayım dedim. Ciddi anlamda sakin kalamadım. Yaz sıcağında, çatı katında bütün kapıları kilitliyordum. Karşı taraf, benim için hep karşı taraf olarak kalacak galiba. Kadıköy’de yetiştiğimi giderek daha iyi anlıyorum aslında. Henüz on sekiz yaşımdayken, beat kuşağı şairlerinden okumalar yaptığımız geceler düzenliyorduk. Özgür doğaçlama müziğin yapıldığı gecelere katılıyordum. O zamanlar, yaşları benden epey büyük, “solcu abiler”le bira içip saatlerce anı dinliyordum. Tümünü biriktirdim. Ama yazdığım hikâyeler, bir şekilde hep daha uçarı kaldı. Kadıköy, bana duygu pompaladı diyebilirim. Bende de kendiliğinden fışkıran bir enerji var. İkisiyle bir yol tutturmaya çalışıyorum


Bir nesil Hayvan'la, Öküz'le büyüdü. Muadili olmasa da şimdi Ot ve türevi dergiler revaçta. Sırada ne var sizce, yeni oluşumların kokusunu, duyumunu alıyor musunuz?

Ben hem Ot Dergisi’nde editörlük yapıyorum hem de bir lisede öğretmenlik. O yüzden hem yazılarını yollayan genç yazarlarla hem de günlük hayatına dahil olduğum gençlerle bir aradayım.

Kendimi de içine katarsam ihtiyacımız şu, biri bana bu hızlı bilgi çağında bütün kuvvetiyle ve kalıcılığıyla dünyayı göstersin. Çünkü resimlerin önünden hızla geçiyoruz. Hakikati, detayı kaçırıyoruz.


Ara ara instagram çağrılarınız oluyor, gelin kadınlar buluşalım, tanışalım kaynaşalım diyorsunuz. Nasıl geçiyor buluşmalar?

Şiir sokakta eylemleri de böyle başlamıştı aslında. Ben senelerce Moda Sahili’nde ağaçlara ve duvarlara yazılar asmıştım. Her seferinde başka insanlar katılırdı bu eylemlerime. Derken bir gün twitter’da hiç tanımadığım insanlarla buluşma kararı aldım. Sonra da eylem planları çıkardık. Hareket bizden kopuk, bizim de isteğimiz buydu, çoğalmaya başladı.

Örgütlenmeyi çok yanlış anladığımı düşünüyorum bazen. Kadınlara yaptığım çağrıdan bunu anladım. Oturup bir gaz lambasının etrafında kitaplar okuyoruz gece boyunca. Bu çok tuhaf bir büyü aslında. Aynı ateşin etrafında aynı satırları okumaya başlayınca gerçekten tek bir varlığa dönüşüyoruz. Birbirimizi kolayca anlayabildiğimiz bir kanala çekiliyoruz. Gecenin sonunda derin vajina monologlarıyla kapanış yaptığımız da oluyor.


Gündeme, meselere, olana bitene bakınca... Yine de Âmin?

Valla, Yine de Âmin’in naifliğini bir parça geride bıraktım diyebilirim. Şu an gündeme ve meselelere bakınca daha çok şöyle diyorum: İlle de Âmin...

(Batıkent Metrosu Brüksel'den bildirdi)


facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et

Sıradaki Kitap İçerikleri:

Sıradaki Haberler:

(11.4.2021)

Belediyenin Almanya’ya eğitime gönderdiği 45 kişiden 43'ü geri dönmedi...

"Aslında dönecekler ama orada kurulu düzenleri var. Yoksa vatanımız cennet..."

Vahit Gözgel, Emekli


Diğer yorumlar ->

(25.11.2020)

AKP Denizli Milletvekili Nilgün Ök: ''18 yıl önce araba var mıydı?''

"Genel Başkanları buzdolabı olmadığını iddia ediyordu. Bu yine biraz insaflı çıktı.."

Uğurhan Culak, Elektrik tesisatçısı


Diğer yorumlar ->