Avengers: Sonsuzluk Savaşı (3 film dolusu süper kahramanın bir kötü adama karşı çatı aday arayışı)
Geleneksel olarak her mayıs ayında yaptığım gibi yine süper kahramanların toplu afiş fotoğrafı çektirdiği bir Marvel yapımını, Avengers'ın yeni filmini inceledim bu hafta. Bayramda toplanmış akrabalar gibi alakalı-alakasız 20 süper kahramanı da aynı filmde görmek nasip oldu sonunda. Bunun dışında Hülya Avşar’ın Selfi diye bir filmi vardı, onda da durum tam tersi; sadece kendisi oynamış! Ben tabii Avengers'ı tercih ettim. Para veriyorum bari bol bol pelerinli, boyalı, uzaylı insan göreyim istedim.
Öncesinde bir parodi video izleyelim de öyle geçelim yazıya. Meşhur kötü adamlar bir pub'da toplanıp Avengers Sonsuzluk Savaşı'nda kimlerin öleceğine dair bahis tutuşuyorlar bak. Eheh...
Türkçe altyazı seçeneğini buldun di mi? Hah, tamam...
Avengers: Sonsuzluk Savaşı (Avengers: Infinity War) – Du bakalım bu film diğer Avengerslardan farklı diyolar...
Kaptan Amerika filmlerinden tanıdığımız Russo Kardeşler, yani Anthony ve Joe Russo yönetiyor. Avengers ve Galaksinin Koruyucuları serilerinden, azıcık Kaptan Amerika: Kahramanların Savaşı'ndan, biraz da Black Panther’den gördüğümüz isimler oynuyor. Marvel Sinematik Evreni'nin 19. filmi olan ve 64 karakter barındıran bu yapım aylardır bekleniyor, izleyen herkes de aşırı beğenip milleti beğenmesi için ikna ediyor. Ben de mesela"Yok artık o kadar değildir" diye gittim ama bir de baktım ki...
Dur dur fragmandan sonra anlatayım, spoiler vermeden, efendice:
Thanos kim ya, halk tanımıyor ki bunu?
En son Kaptan Amerika filminde birbirlerini yerken gördüğümüz Avengers ekibi, bu sefer ortak bir düşmana karşı birleşmek zorunda! Hatta bunların birleşmesi de yetmez, kendisine Galaksinin Koruyucuları adını veren sözde Galaksinin Koruyucuları ekibiyle ittifak yapmaları gerekiyor. Bu sırada T24 yazarları, ittifak lafını duymuşken Abdullah Gül'ü çatı aday yapmak için bastırıyor, kahramanlarımız "Ya bi dur allasen, zaten ortalık karışık" diye savuşturuyor. Titan gezegeninin yılmaz savaşçısı Thanos'u savuşturmak ise zor olacağa benziyor.
- Aslında bi Superman olcak şimdi burda var ya... Şöyle uçup gelcek...
Erol Taş?
Marvel, alışık olmadığımız kadar sert başlıyor, Thor: Ragnarok’un bıraktığı yerden... Loki'nin Thor'a yaptığı şaklabanlıklara güleriz diye beklerken Thanos'un katliamını görüp şok oluyoruz. Büyük Patlama'dan beridir uzayda bir yerlerde dolaşan renk renk taşların peşindeymiş Thanos.... Bir tatil yöresinde, yere serilmiş bir örtünün üstünde görsen beğenip belki boynuna takmayacağın bu taşlar önemli, sahip olan şu güçleri de ele geçiriyor çünkü: Güç, Uzay, Gerçeklik, Zaman, Ruh ve Zihin.
Yalnız bazı taşların işlevi, mesela Ruh Taşı'nın ne işe yaradığı daha iyi açıklanabilirmiş. Vision'dan bahsederken "Dağılacak" demek yerine, bilimsel görünsün diye "Moleküler bütünlüğü bozulacak" demeyi biliyorlar, taşa da bir şey uydursalarmış: "Ruh Taşı, evrendeki takım ruhunu sağlayan taştır. Böylece kötü adamların takım oyunuyla evrenin ebesini bellemesi mümkün olacaktır!"
Uydurmak demişken: Her canlının bir gün öleceğini bildirerek psikolojik savaş aracına dönüşebilen Musalla Taşı, pisliklerden bir anda güzelce arınabilmeyi sağlayan Göbek Taşı, düşmana amansız ağrılar çektiren Böbrek Taşı ve çiftleşme gücünü temsil eden Tektaş da Marvel'a önerilerim olsun.
- Tektaşla alyansı aynı ele taktım ama böyle kötü durmuyor di mi?
Yine dağıtıyorlar mı ortalığı?
Birbirleriyle ilk kez muhatap olan süper kahramanlar arasındaki muhabbet tatlı... Küçük gruplar halinde takılan kahramanların uyumu-enerjisi yerinde. Kahramanlarımız arasındaki tatlı sert ilişkiler kadar bunların kendi içinde yaşadıkları ikilemler de iyi yansıtılıyor doğrusu: Özellikle "Mürüvvetime mi bakayım, evreni mi kurtarayım?", yani "Tutkulu bir seksi mi tercih ederim yoksa tatlı bir dövüşü mü" ikilemi iyi işlenmiş!
Uzay-ABD-Wakanda arasındaki geçişler beğenilesi ve büyük savaş için Wakanda da iyi bir mekan: Geniş düzlükleriyle galaksi savaşına uygun... Ayrıca, paralel kurguyla gösterilen çok mekanlı savaş sahneleri baş ağrıtmıyor; iki tarafın da iddialı olması nedeniyle çekişmeli oluyor, göz kırpmadan izleniyor. Bir de 3D'ye uygun, 'gözümüze girecek gibi olup da yanımızdan fışş diye geçiveren mızrak' gibi küçük numaralar olsaymış!..
- Adamlar kostümle uçarak uzaya gidiyor, biz hâlâ mızrak, kılıç...
Biraz daha belirgin bir şekilde övmek:
* Bu süper kahramanların aslında o kadar süper olmadıklarının üstüne basılması, altının çizilmesi, filmin kalitesini artırmış. Doktor Strange'iyle, Hulk'ıyla, Vision'ıyla, Spider Man'iyle; yani üfürükçü hocasıyla, canavarıyla, robotuyla, böceğiyle kahramanlarımızı daha insani gösteren zayıflıkları vurgulanmış. Daha önce Iron Man serisinde, Hulk’ın gelgitlerinde kahramanların hiç de süper olmayan zayıf yanlarına tanık olmuştuk ama burada daha bir çaresiz, daha bir sefiller sanki...
Al işte, çocuk Spider Man ama cebinde servis parası yok...
* Kahramanların zayıflığıyla beraber villain'in, yani kötü karakterin fazlaca güçlü ve kararlı olması ve de yer yer duygusal gösterilmesi tam isabet olmuş. Muazzam bir kötü karakter yaratılmış. “Mk her gezegende ne kadar çok insan var, random bir şekilde yarısını öldürsek şunların” felsefesini bile kabullenebiliyoruz; biz, anamız, babamız, kardeşimiz, dayımız, ninemiz ölmeyecekse eğer. Bir şekilde amacına ulaşmak için tüm iradesini ortaya koyan Thanos'a, azminden ve adanmışlığından dolayı saygı duyuyor, sağ kesimin oyunu almak için neden cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesin diye düşünüyoruz.
O cool bakış, yaşanmışlığı gösteren o çizgiler... Seni tanımak istiyorum yiğidim...
Ve tabii ki, nasıl bir şey olduğunu açıklasak çok ayıp kaçacak olan finalin müthişliği, o neydi ya öyleliği!... Koltuğa çivileyiveriyor. Yuuh, hadi len", vay mk, banane ya off tepkileriyle karşılıyorsun, mutlu olur musun bilmem ama kesinlikle şok oluyorsun. Bu filmin ikinci bölümü seneye bu zamanlar vizyona girecekse de Açlık Oyunları gibi düşünme; bunun kendi içinde bir bütünlüğü var ve finali tek film üzerinden düşününce, etkisi müthiş... Dizi gibi düşünürsen, final öncesi dizi bölümü gibi yaaanii... Neyse az daha konuşursam ağzımı tutamayıp spoiler vereceğim, yazının finalini burada yapayım...
- Ekşi'deki o spoilerlı başlığı kim açtı laan?!
Puan: Yenilmezlerse 85, yenilirlerse 90
Selfi - Hülya Avşar'ın Hülya Avşar'ı çekip Hülya Avşar'ı övdüğü bir Hülya Avşar filmi...
Birkaç hafta önce filmin afişini görünce sosyal medya olarak gündemimize oturtmuştuk. Selfi diye bir film geliyordu, afişin merkezinde soyunmuş bir Hülya Avşar vardı ve afişte 8 adet Hülya Avşar ismi okunuyordu. Işık, ses, kamera, yönetmenlik filan kendisine aitti. Böyle yazınca afili duruyordu ama sadece selfie kamerasından kendini çekmiş, araya da arşivinden birkaç görüntü eklemişti. Fragmanı izleyince belliydi:
Aynen, telefon kamerasına doğru konuşuyor kadın, o kadar. İlginç... İnsan ünlü olunca böyle imkanları olyor tabii... Mesela ben de geçen, yarimle -söylemesi ayıp- waffle yaptım evde ve bu süreci videoya çektim; benim de imkanım olsa vizyona sokar, waffle sandviçinin arasında soyunmuş pozumla afiş yaptırabilirdim. Neyse, popüler kültürümüzün bu meşhur ablası ve bazı iyi filmlerde de oynayan cesur oyuncusu baktı ki galiba kimse belgeselini yapmıyor, "Ben soyunayım bu işe" demiş. Soyunmak demişken, sahi ya, aa süper fikir deyip afişe soyunmuş sonra. Afişe etmiş kendini...
Şu tarz bir film daha çok tutabilirmiş aslında...
Alttaki Hülya Avşar isimleri okunmayınca daha iyi görünüyor aslında...
Taksim Hold'em - Beş sene sonra vizyonda bir Gezi Direnişi filmi görme sevinci...
İngiltere doğumlu, kısa film ve reklam yönetmeni Michael Önder'in yazıp yönettiği Taksim Hold'em, bir 'tek mekan filmi': Bir grup erkek poker oynamak üzere masaya oturuyor, o sırada polis saldırısından kaçan iki kişi evlerine sığınınca oyunları yarım kalıyor. Oyun yarım kalıyor ama Gezi üzerine bir muhabbet dönerken, insanların risk, güvenlik, konformizm anlayışları görülüyor, diyaloglar sanki karşılıklı hamleler gibi geliyor, aslında herkesin ne kadar ikiyüzlü olduğu görülüyor filan...
İyi iyi, güzel! Dış mekan bir Gezi Direnişi filmi yapsan bir sürü set, figüran filan bulmak lazım, yeterli bu da... Hoş direnen kadar direnmeyenin, direnemeyenin de etkili olduğu bir süreç bu, bu film de buna eğilmiş. 'Direnmeyi' çok kullandım yalnız, bir şey olmasın? Bir şey olursa hashtag açarsınız di mi bana?
Diğer:
Tayo Küçük Otobüs: Yüzün üzerinde ülkede gösterilen animasyon serisiymiş bu, bu da sinema uyarlamasıymış. Çok küçüklere yönelik bir animasyon, "Bu veletleri bir şekilde eğler" kategorisinde...
Lanetli Konak: Brian O'Malley yönetiyor, fragmanda "Yabancıları kapınızdan içeri sokmayın", "Asla birbirinizi yalnız bırakmayın" diye nasihatler veriliyor. Anne tembihlemelerinden film yapmışlar galiba...
Bir Nefes Ötede: Romain Duris ve Olga Kurylenko kadroda yer alıyor, muhtemelen Olga Kurylenko'dan dolayı Türkiye'de vizyona girmeye hak kazanıyor. Fransa-Kanada yapımı olan felaket-gerilim filminde, Paris'te yaşanan büyük bir deprem sonrası yüzeye çıkan bir sisle birlikte şehri ele geçiren kaos sırasında hayatta kalma mücadelesi veren bir ailenin öyküsü ele alınıyor. Ne uzun cümleydi ama di mi? Bir görsel arası verelim:
"Diğer" bölümümüzün Görsel Arası'na bu hafta, anne rolündeki Olga Kurylenko konuk oluyor...
Yıldızlar Asla Ölmez: Hollywood'un efsanevi yıldızı olan ama muhtemelen bu satırları okuyan kimsenin tanımadığı (sanki yazan tanıyor?) Gloria Grahame'ın kendisinden daha genç bir delikanlıyla yaşadığı fırtınalı gelgitli erozyonlu ve toprak kaymalı aşka odaklanılıyor.
Çarpık Evdeki Cesetler: Film Agatha Christie'nin aynı isimli ünlü romanından uyarlanıyor, fragmanda da yazarın 'en sürprizli hikayesi' deniyor. 1950'lerin İngiltere'sinde geçiyor. Zaten polisiye bir öykü için, 1950'ler İngiltere'sinden daha uygun bir yer az bulunur.
Yalnız Hayaller Kaldı: Mehmet Ali Arslan yönetiyor, Perihan Savaş filan oynuyor. Yaşlılar ve gençler arasındaki kuşak çatışması gibi bir şey anlatılıyor; bir de akıllı telefon kullanamayacak kadar yaşlanmış olanlar teknolojinin yabancılaştırıcı etkisini anlatıyor anladığım kadarıyla...
Ev Kira Semt Bizim: Mustafa Kenan Aybastı yönetiyor. Kendisini Bağımsız Sinema Merkezi'nden; Devrimden Sonra filminden ve Redhack belgeselinden tanıyoruz. Mizahi bir şekilde kentsel dönüşüm, barınma hakkı gibi şeyler anlatılıyor. Naif, iyi niyetli, direnme hevesli bir film olduğu düşünülebilir.
SONUÇ - 10 filmden kaçını elle tuttuk şimdi?
Bu hafta Avengers: Sonsuzluk Savaşı filmini, eğer Marvel'a ilginiz varsa kesinlikle deneyimleyin derim. Ama tabii biraz hazırlıklı gitmek zorundasınız; Marvel'ın son çıkan 6 filmini izleyin. "Bu ne lan, finallere mi hazırlanıyoruz, işe sunum mu yetiştiriyoruz 6 film ne?" diyorsanız da izlemeyin. Bunun yanında, ülkeye dair söz söylemek isteyen iyi niyetli yerli filmleri ödüllendirmek isterseniz Taksim Hold'em veya Ev Kira Semt Bizim filmlerine şans tanıyın. Ortalamanın az üstü bir yabancı film izlemek isterseniz de Yıldızlar Asla Ölmez ve Bir Nefes Ötede filmlerine bi' bakın...
Haydi bakalım, şimdiden bütün film izleme emekçilerinin 1 Mayıs'ı kutlu olsun...
Twitter: @duraladam
-BİTTİ (Haftaya vizyonda hiçbir şey yok la... Film listesi mi yapsak vizyon yazmak yerine?)-
(iletisimcevahiri Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et