Venom (Tom Hardy'nin içine Alien kaçıyor), Aydede (Taşrada çocuk olmak konulu bir diğer festival filmi)
Ben şimdi size bir sürü film öneriyorum ya, siz bunların hepsine para verip gidebiliyor musunuz be? E ben bile o kadar gidemiyorum ki? Bu hafta bir sinemada 'ilk seanslarda biletin yarısı' kampanyası gördüm, oo dedim art arda iki film izler bir buçuk film öderim. Ama ilk seansa yer bulamayınca kampanyasız bir şekilde sadece Venom’u izleyebildim. Aydede’yi zaten Adana’da izlemiştim, dedim bu hafta bu ikisiyle idare ediversinler. Yokluk nedir bilir Zaytung okuru, hâlımdan anlar dedim.
O zaman Türkiye sinemasının en iyi fakirlik filminden bir parça bırakayım şuraya, içiniz parça parça olsun da öyle devam edelim yazıya:
Benim de sinema müdürleriyle böyle konuştuğum oluyor bazen...
Venom: Zehirli Öfke (Venom) - Alien sen misin?
Başrollerde Tom Hardy ve Michelle Williams var. Spider Man serisinin haklarına sahip Sony yine, "Sen elektronik alet mi yapsan hep ya?" dedirtiyor. Yönetmenliği Zombieland filminden bildiğimiz, bilmesek de bir şey kaybetmediğimiz Ruben Fleischer yapıyor. Bir de son zamanlarda birkaç büyük filmde gördüğümüz, aynı zamanda hip hop müzisyeni olan, şarkılarında Pakistan asıllı biri olarak "Siz Müslüman düşmanı Amerikalılara diyecek çok şeyim var" dediğini tahmin ettiğim Riz Ahmed oynuyor.
Spider Man evreninden biliyoruz bu iki ayaklı Alien'ı. Spidey ile bazen düşman oluyor didişiyorlar, bazen de bu Venom vicdana gelince beraber savaşıyorlar. Bu filmde ise Spidey yok, belediye asfaltlama çalışması yaparken yanlışlıkla ziftlenmiş gibi duran tarzıyla Venom var. Önce uzayda bir kuyruklu yıldızda yapış yapış canlılar bulup Dünya'ya getiriyorlar. Kim getiriyor? Carlton Drake (Riz Ahmed) diye bir adam. N'apmak istiyor? Bu süper güçlü canlıyla insan canlısını birleştirmek, yanlışlıkla Venom yapmak.
Tom Hardy, bu Carlton'ın pisliklerini çıkarmaya çalışan Eddie Brick isimli araştırmacı bir gazeteci rolünde. Michelle Williams da yine bir filmde daha 'adamı yok yere terk eden kadın' rolünde. Haydaa... Yapımcılar bu kadında 'çok pis adam terk eden kadın' tipi mi görüyor, niye böyle oluyor?
Kim bilir yine kimi terk edip kaçıyor?
İlan mı Mask?
Filmin villain'i olan çok zengin iş adamı Carlton, uzaya sürekli roket gönderip uzak bir gezegende arazi çevirme meraklısı biri olduğu için Elon Musk'ı, yani nam-ı diğer İlan Mask'ı çağrıştırıyor. Mask demişken 'her filmde maske takıp oynatılan' Tom Hardy'nin yüzü bu sefer daha çok görünüyor. İçine girip bedenine hakim olan yaratık arada kendi canavar görünümüne dönüyor ama Hardy bu sefer yüzünü göstermeye kararlı duruyor.
Aslında geçen vizyona giren Upgrade filmindeki gibi, yine bir adamın bedeni ve zihni içinde zeki ve güçlü bir canlı bulunuyor, adam da ona söz geçirmeye çalışıyor. Fakat 5 milyon $ bütçeli Upgrade'de daha iyiydi o çatışma. Bu 100 milyon dolarlık filmde ise çocukluk çizgi filmimiz Maske'deki gibi olunabiliyor anca. E bari yeşil olaydı adam!
Tom Hardy "Hayır bu filmde maskeyle oynamayacağım" krizindeyken...
Simbiyotik?
Aslında filmin ilk yarısı gayet iyi sayılır. Adamımızın içindeki simbiyotik varlığa alışma süreci, yani "Merhaba ben Eddie? Merhaba ben Venom? Memnun oldum. Memnun oldum" kısmı fena işlenmemiş. Sonra mavi tonlar ağırlıklı sinematografi de göze batmıyor. Az daha gerilim kısmına ağırlık verilse, geceleyin boyna kent sokakları gösterse cool bir film de olurmuş. Başlardaki aksiyon da fena değil ve efektlerde de en azından 1-2 güzel kare yakalamak mümkün.
Bir de Tom Hardy elinden geleni yapıyor, kendini paralıyor. Yer yer komik olması gerekiyor, olabildiği kadarıyla oluyor. Bazen de tamamen CGI ile yaratılan Venom ondan daha komik oluyor. Kusura bakma Tom Hardy!
Şirin bence...
Şunu madde madde bi kötüle hele:
* Bu karakterin ilk solo filmi olduğuna göre, filmin asıl meselesinin çalışılmış bir öykü, inandırıcı bir senaryo, akıcı bir olay örgüsü olması gerekiyor; fakat yok! Bu konuda yabancı yazarlar, gavurlar da aynı şeyi diyor. Yani: "Adamın gol diyor!"
* Karakterler çok kötü yazılmış. En kötü de Venom ve türdaşları yazılmış. Zorla insanın içine giren bu yaratıkların ne istediği, güçlerinin nereden geldiği, nasıl bir arada davrandıkları anlaşılmıyor. Anladığım kadarıyla öyle hemen herkesi içimize almamamız gerekiyor. Annem haklıymış galiba!
* Yani film fazla çocuksu kalıyor, ciddileşemiyor. Güzel bir anti-kahraman yaratma fırsatı da ellerinden kaçıyor. Hollywood yine animatörlük yapıyor, çiğ köfteci açılışındaki kostümlü emekçiler gibi çocuk eğlendiriyor.
* Anlamıyorum ki; çok mu zor bir şey Hollywood için düzgün senaryo üretmek? Birçok arkadaşım var ki hem bu süper kahramanlardan anlar hem de Amerika'ya beyin göçü olmak için can atar. Az çok İngilizceleri de var, eh işte... Şimdilik, yaratıklı işlerdeki yaratıkların BÖEEEĞ repliklerini yazabilirler.
Şu sahnedeki "WUAAAH" "Tıss" şeklindeki sesleri yazmaya gönüllüyüm ben...
Puan: 55 (en sondaki video da olmasa 50, hatta 45, belki de 40)
Aydede - Yine bir festival filmi, yine taşrada çocuk olmak...
Abdurrahman Öner'in yönetmenliğini yaptığı filmde Ezgi Mola ve Mehmet Özgür öne çıkıyor. Ezgi Mola, 'abla' yerine sürekli 'aba' diyen çekinik köylü hâliyle farklı bir rolde karşımıza çıkıyor. Mehmet Özgür ise genelde Mehmet Özgür'e yakıştırılan, sürekli 'bacım' diyen ağırbaşlı bir rolde görünüyor. Bu arada filmin asıl karakteri olan 10 yaşlarındaki çocuğu da Bilal Çelik oynamış, yöredeki onlarca çocuk arasından seçilmiş, genç yaşında iyi özgüven depolamış.
Bu çocuk öyküleri arttı sinemamızda. Mavi Bisiklet, Rauf, Kar Korsanları... Aralarından baya iyiler de çıkıyor ama önüne gelen yönetmen çocukluğundan bir parça çekip koyuyor artık önümüze; “AL” diyor, al sana masum çocukluk. "BAK" diyor, burada insanın hem "Oyy ne şeker" tarafı var hem de "Kimin bebesi lan bu piç kurusu" yanı var. İşbu filmde çocuk karakter Bekir’in bisiklet sevdasıyla beraber, dul kalmış Rabia'nın çocuğa tek başına hakim olma çabasını ve koca arayışını izliyoruz.
Mehmet Özgür de filmin çoğunda bu şekilde bakarak müthiş bir performans sergiliyor...
Kasaba nerden çıkıyor?
Filmde ilgi çekici yanlar var; Bekir'in bir otorite figürü eksikliğinden dolayı aşama aşama hırçınlaşması, çocuklar arası gruplaşmalar, eğitim sürecinin bu sabi sübyandaki etkisi düşünülmeye değer duruyor. Ama işte ilişkiler basit ikilemler üzerinden ilerliyor, Nuri Bilge Ceylan’ın daha ilk filmi Kasaba'yı bile geçemiyor. Yalnız o Kasaba da ustanın en sevdiğim filmleri arasındadır. O soba sahnesi, o çocukların ormandaki koşturmaları, offf... Boş verin bunu da yazı çıkışı gelin, dışarıda Kasaba övelim.
NBC'nin gençlik saçının da dedikodusunu yapalım biraz...
Ezgi Mola diyorduk?
Ezgi Mola'nın rolünün hakkını verdiği Rabia gayet doğal duruyor ama bir yandan da çaresizliği tam resmedilemiyor. İç çelişkileri gösterilemediğinden ‘erkeksiz bir şekilde erkek dünyayla yüzleşme' kısmı kaçıyor. Öyle olunca "Koca şart!" mesajı çıkabiliyor filmden. "Ateşe baca lazım / nan nan nan / Kitaba hoca lazım / nan nan nan / Bana bi koca lazım / O da bu gece lazım" dizeleri gelebiliyor aklımıza.
Bir de; Adana'da izlediğim bu film, klasik festival filmi şablonunun dışında bir şey vermiyor. Mesela sonu çok belli: Sonunun belirsiz olması! Rabia'nın toplamda iki A4 filan repliği var galiba ve yönetmen açılıştaki güzel sekansın dışında elini oldukça korkak alıştırmış. Yani ama bi salın kendinizi yav, kimse "Festival filminde utanmadan yönetmenlik numarası yapmış" diye dedikodunuzu yapmayacak, söz.
Alo RTÜK'le mi görüşüyorum? Bu evlilik programlarını niye kaldırdınız kardeşim?
Puan: 55 (Yönetmen kendini salsa 60-70'i bulurdu)
Babamın Ceketi - Mandıra Filozofu işsizlik konusuna eğiliyor...
N'aparsa yapsın Mandıra Filozofu olarak bileceğimiz ve önceki filmi Yaşamak Güzel Şey'i bu köşede çok beğendiğimiz Müfit Can Saçıntı yönetiyor, oynuyor da. Bunun yanında Erkan Can gibi Ayşen Gruda gibi ustalar da görünüyor, iyi geliyor. Mert Turak'ın oynadığı genç, evlenebilmek için iş bulmaya çalışıyor, bu öyküden de işsizliğe, kapitalizme, finans sistemine dair anlamlar çıkıyor.
Ama fragmandan anladığım kadarıyla -ki fragmanda filmin hepsi var sanki- Müft Can Saçıntı önceki yapımlarında olduğu gibi tüm nahifliğiyle "Fakat o iş öyle değidlir beyfendi/hamfendi, kapitalizm öyle dediği için o öyledir sanıyorsunuz siz hey gidi hey" demiyor. Aaa, ama biz onları seviyorduk.
Diğer:
3 Harflilerin Musallat Olduğu Büyülü Konakta Ruh Çağıran Gençlerin Hazin Hikayesi: Sinan Kaçar yönetiyor, parodiye kaçan korku-komedi tarzında bir film olduğu belli oluyor ve belli ki ilgi çeksin diye bir satırlık isim konmuş. Ben yine Orhan Pamuk’a Söylemeyin Kars’ta Çektiğim Filmde Kar Romanı da Var filmini tercih ederim ama...
İstanbul Muhafızları: Ab-ı Hayat Çeşmesi: Çağrı Cem Bayraklı'nın yönettiği filme İstanbul Büyükşehir Belediyesi de sponsor olmuş, animasyonla gerçek çekimler birleştirilmiş. O değil de bu Netflix'in Muhafız dizisi ne zaman gelecek ki?
Sokak Sınıfı: Mehmet Yaşa yönetiyor, okuldan kaytaran çocukları sokakta eğitmek için kolları sıvayan dört arkadaşın öyküsü konu ediliyor. Yalnız, fragmanı izledim de, biraz şey mi ya, mmm, amatör?..
Johnny English Tekrar İş Başında: Komik tipli bir ağabey Rowan Atkinson yine komik bir rolde karşımıza çıkıyor, her komedi oyuncusu gibi "Bu da komik rollerde harcandı gitti be" yorumlarına maruz kalıyor birtakım yerlerde. Bu seri daha çok James Bond serisinin parodisini yapıyor, bu filmde de çok gelişmiş teknolojiyle mücadele etmeye çalışan, dede kafalı bir ajanın macerası izleniyor.
SONUÇ - Bağış mı göndersek sana biz ya?
Bu hafta çok film öneremedik, evet. Venom'a gidin desem bi dert, Aydede'ye gidin desem bi dert... Gülmek eğlenmek isterseniz Babamın Ceketi ve Johhny English şans verilesi duruyor. Ama bi saniye, dur şimdi bak aklıma geldi, geçen hafta vizyona giren Kayıp Aranıyor (Searching) diye bir film vardı, onu önereyim mi ben?! Taş gibi, ilik gibi, sütun gibi film valla (bunlar nasıl tanımlamalar böyle Allahımı seversem)... Yaratıcı tekniği ve nefis olay örgüsü ile kandırdı beni, sizi de kandırsın.
Neyse, çabucak bitsin hadi bu hafta, haftaya görüşmek üzere öperler...
Twitter: @duraladam
-BİTTİ (Haftaya uzun bir aradan sonra BKM yorumlayacağız galiba. Beni özledin mi BKM?)-
(iletisimcevahiri Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et