Zaytung.Com
Zaytung
Uzun uzun yaz
SİNEMA

Bu Sene de İyi Uzay Yaptı: Constellation

-> Üç günde bir maç yorumlamaktan sürmenaj olduğunu dile getiren Ömer Üründül, Fenerbahçe - Olympiakos maçının ertelenmesi için UEFA'ya resmi başvuruda bulundu...
-> AKP'den devraldığı borcun yazılı olduğu afişi belediye binasına sığdıramayan CHP'li başkan, belediye binasına 3 kat daha çıkma kararı aldı...
-> Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçtikten sonra jet hızıyla sefalete sürüklenen Türkiye'de şaşkınlık sürüyor: ''Tek adamın her şeye yetkili olup hiçbir şeyden sorumlu olmaması iyi bir fikir gelmişti...''
-> Bitcoin'in %20 altcoinlerin %50'den fazla düşmesi nedeniyle İstanbul'da koşulacak Bitcoin Halving koşusu için 10 bin Pakistanlı kaçak göçmen kiralanacak...
-> Global piyasada ons altını düşürme çabaları, alıcılı tarafta altın gününe giren öğretmenler tarafından bertaraf edildi...
FOTOHABER

Bir saatlik uçuşu 12 bin dolara mal olan devlete ait uçakla ailecek Mardin'e gezmeye giden Numan Kurtulmuş'tan rahatlatan açıklama: ''Kesinlikle kimse ıstakoz sipariş etmedi...''

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, İsmailağa ya da Menzil örgütlerinin himayesine girmeyi akıl edemeyen 2101 kaçak göçmenin yakalandığını açıkladı...

BLOG

Sevgililer Günü’nü Minimum Maddi Hasarla Atlatma Rehberi…

VİDEOHABER

Adalet Bakanlığı, Dubai'de yaşanan sel felaketini herhangi bir CHP'li belediyeye bağlayabilen savcılara 1 maaş ikramiye verileceğini açıkladı...

ASTROLOJİ

KOÇ (21 Mart - 20 Nisan)

Süleyman Soylu'nun oh çektiği videolara telif atmasının ardından zam haberlerine üzülmek zorunda kalacağınız bir döneme giriyorsunuz... devam...

Belediyenin Almanya’ya eğitime gönderdiği 45 kişiden 43'ü geri dönmedi...

"Aslında dönecekler ama orada kurulu düzenleri var. Yoksa vatanımız cennet..."

Hay Allah, Canınız mı Çekti? İşte Size Birbirinden Keyifli Öykü Platformları...

FIFA, Futbolun Marka Değerini Düşüren Türkiye'yi Başka Bir Spor Dalıyla İlgilenmesi İçin İkna Etmeye Çalışıyor: ''Güreş vardı ya sizin, ata sporu...''

Adı sürekli şiddet, skandallar, siyasi baskılar, şaibeler ve maddi krizlerle anılan Türk futbolunun, kendi marka değeri bir kenara artık komple futbolun marka değerine zarar verdiğini fark eden FIFA yönetimi, Türkiye'nin kendisine başka bir spor dalı bulması için ikna girişimlerine başladı. devamı...

N'olmuş n'olmuş?

Zaytung Zone

''Amaaan şimdi eve gidip kim yemek yapacak?'' şeklinde düşünen takipçilerimizi diğerlerinden bi tık daha fazla seviyoruz, dürüst olalım...

Popmundo: Maceralar

AKP'de Seçim Sonuçları İlk Kurbanını Aldı: Tepkilerin Odağındaki İstakoz, Görevden Affını İstedi...

Seçimin ardından AK Parti cephesinde başlatılması beklenen temizlik harekatında ilk kurban belli oldu. Bir süredir yoğun kamuoyu tepkisine maruz kalan istakoz, bu akşam yaptığı yazılı açıklamayla görevden affını istedi... devamı...

9 Günlük Tatilin Ardından İlk İş Gününde 818 Milyar TL Zarar Açıklayan Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, Pazartesi Sendromunda Çıtayı Zirveye Taşıyan İsim Oldu...

9 günlük bayram tatilinin ardından ilk pazartesi günü işe adapte olma mücadelesi sürerken, "beterin de beteri var" dedirten haber Merkez Bankası'ndan geldi...devamı...

Sinema

TV Sektörünün Tımarhaneden Hallice Dünyasına Uyarlama Bir Bakış: Menajerimi Ara

Yerli dizi asla izlemeyen, sadece Netflix and chill takılanların Call My Agent adıyla bildiği, Fransızca bilenlerin “Dix Pour Cent” deyince anlayacağı bir proje: Menajerimi Ara. Aslı Fransız olan, Netflix aracılığıyla ülke topraklarına adım atan dizi, şimdilerde Star TV ekranlarında yerelleşiyor. Yabancı versiyonu 4. sezona hazırlanırken, yerli dizimiz henüz ilk bölümleriyle ekranda gençlerin hayallerini kırmakla meşgul.

Menajerimi Ara’yı şöyle bir masaya yatırmak, Edirne sınırını geçince transformasyona uğrayan karakterleri orijinalleriyle kıyaslamak, biraz da gelecek bölümlere dair Fransızların kulağını çınlatmak için kalem oynattım. Önce diziyi bilmeyenlere genel tanıtımını şöyle bir bırakayım, malum hepimiz hep belgesel izliyoruz zaten maksat genel kültür olsun.


Hikaye ne?

Malumunuz Türkiye’nin eğlence sektörünün başkenti İstanbul, dizi de mecburen burada geçiyor. Bir menajerlik şirketi merkezinde dallanıp budaklanan hikaye, şirketin en büyük ortağının ölümüyle açılıyor. Oyuncular, hayranlar, menajerler sarmalında anlatılan episodik “şöhret çok yorucu” sahnelerine, temelde bir aile hikayesi eşlik ediyor.

Dicle adlı taze sinema televizyon mezunu kızımız, diline pelesenk ettiği taşralılıkla “Seni yeneceğim İstanbul” diyerek şehre ayak basıyor. (Taşra dediği de Antalya, evet) Yıllardır görmediği babasının çalıştığı EGO ajansı bulup ondan iş istiyor. Aynı zamanda ajansın ortağı olan Kıraç, kızı Antalya’ya yollamaya çalışırken kader ağlarını örüyor ve Dicle bir şekilde ajansın diğer dişli menajeri Feris’in asistanı oluyor. Ajansta Peride ve Çınar adında iki menajer daha mevcut. EGO ajansta yaşanan çekişmelere bir de aile dramı ekleniyor. Kıraç’ın, karısının ilk evliliğinden olan Beren isimli kıza babalık yaptığını, Beren’in de şirketin oyuncusu olduğunu söylemeliyiz.

Eee, yerli dizi olur da aşk olmaz mı? Olur tabii… Hem de dizide hiç görülmemiş(!) bir aşk üçgeni var. Beren ve Dicle aynı erkekten hoşlanıyor. Beren’in çok tutmuş dizisindeki partneri Barış esas oğlan. Dicle, kendisinden babasını almış olan Beren ile bir de Barış için çekişmeye giriyor. (Dünyada erkek kalmamış evet) Yani anlayacağınız Menajerimi Ara, Dicle ve EGO ajans merkezli hikayesiyle TV sektörüne ayna tutuyor.

Her bölümde konuk olan ünlülerle beraber TV sektöründeki herkesin biraz çatlak olduğu açığa çıkarken, izleyicinin payına "aklı olanın bu sektörde işi olmaz" mesajı düşüyor. Öyle ki Menajerimi Ara’yı izlerken kendinizi Yılmaz Morgül gibi “Musikide herkes ikiyüzlü” diye dizlerinizi döver vaziyette bulabilirsiniz. Dizinin gençleri şöhretten soğutma misyonuna gelmeden önce Fransız orijinaliyle kıyaslamasına bakalım.


Ama sektörde herkes çok havalı, yine de siz bilirsiniz...

 

Dix Pour Cent, Menajerimi Ara Olurken Çeviriye Kurban Gidenler

İki dizi ilk bakışta birçok ortak sahne, hatta replik içeriyor. Detaylarıyla izlendiğinde ise Menajerimi Ara’nın tabiri caizse baya “makaslı bir film” olduğunu görebilirsiniz. Neler, nasıl değişmiş bakalım:

  • Dix Pour Cent ya da Netflix’teki adıyla Call My Agent’ı izlerken gözlerim bir Don Draper aramadı dersem yalan olur. Dizi Mad Men’in menajerlik versiyonu. Reklam dünyası gitmiş, yerine sinema dünyası gelmiş. 2000’li yıllara ışınlanılan iş hayatında, bir yüksek bel pantolonlardan bir de yakışıklı ajans patronlarından eser kalmamış. Don gibi, Mathias (Kıraç) da geçmişten peşine takılan bir sırla iş dünyasının orta yerinde savaş veriyor. Dizinin Fransız orijinali daha çok ofiste geçiyor, bizim versiyonda taşralı kızımızın ev arkadaşının bile dakikalarca sahnesi var.
     
  • Call My Agent’ta düşünsel motivasyonlar ve olay üzerine bir kurgu işlerken Menajerimi Ara’da duygusal motivasyonlar ön planda. Haklarını yememek lazım, Menajerimi Ara’yı yerelleştirirken taşları çok güzel yerine oturtmuş senaristler. Dicle’nin babasızlığı, taşralılığı, tecrübesizliği içine işliyor insanın. Yabancı kardeşi, bildiğiniz durum komedisiyken bizdeki, dramatik sahneleri de komik olanlar kadar çok olan bir diziye dönüyor tabii… Olsun, biz milletçe bayılıyoruz zaten gözyaşına, karışık aile ağaçlarına.

  • Bir de bu yabancı orijinali, biraz “edepsiz”. Bizdeki yumurta sayısı azaldığı için dertlenen Feris, Fransız olduğunda kadınlarla ilgileniyor. Lezbiyen ana karakter, hasbelkader üçlü bir “eğlence” sırasında hayatını değiştirecek bir adım atıyor. Bu edepsiz Fransız dizisinde bizim Dicle’miz (Camille) tanıştığı bir oğlanla ilk günden öpüşüp beraber kalıyor (Uyuyorlar fesat olmayın). Sonradan öğreniyor ki o oğlan aslında babası Mathias’ın oğlu. Yani baba bir kardeşiymiş. Camille nadiren gördüğümüz ensest arzularını bastırmaya çalıştığı birkaç sahne dışında aşksız bir sezon geçiriyor. Fark ettiyseniz bizdeki Kıraç’ın kızı var. Uyarlanamamış karakter, Edirne’den yurda girerken cinsiyet değiştirivermiş. Araya bir de iki tarafın da aşık olduğu, bir diziyle şöhrete kavuşup o şöhretin altında ezilen Barış gelmiş. Bu aşk üçgeni dizinin tam da merkezine oturuvermiş.


Bu sahne Behzat Ç sevenler için gelsin...
 

  • Dizideki iki menajer Gabriel ve Andrea 40 yaşına geldiklerinde çocuk yapabileceklerinin geyiğini yapıyor. Çınar ve Feris’in çocuk yapma esprileri ise tüp bebek üstünden dönüyor. Andrea internette tinder tarzı uygulamalarda takılırken, bizdeki Feris artık sadece annelerin kullandığı Facebook’tan gelen arkadaşlık isteklerini reddediyor. (Bizim cefakar kadınlarımız, sadece tüp bebekle çoğalıyor zaten.)
     
  • Orada Mathias’ın oğluyla Camille’in tanışma sahnesi, kızın yanlışlıkla fotokopi makinesinin üstüne eğilip göğüs dekoltesinin çıktısını alması sırasında gerçekleşiyor. Bizim versiyonda Barış soyunurken Dicle odaya giriyor. Anlayacağınız orada cinsel esprilerde hem kadın hem erkekler yer alırken, bizde erkekler soyunup kadınlar utanıyor.
     
  • Call My Agent’ta gay asistan şirketin yeni genç ve seksi patronuna karşı yanıp tutuşurken bizde cinsiyetsiz asistan Emrah, Dicle’nin yancısı olarak ajansta dedikodu yapıyor.


RTÜK'ü uyandırmayın ama bu da gay... 
 

  • Fransızlar her sahnede şaraplarını yudumlarken bizimkiler bitki çayı üzerinden geyik yapıyor. Call My Agent’ta teras efkarlananın sigara yaktığı bir yer olarak misyon sahibi, bizde terasta happy hourlar yapılıyor. Kötü alışkanlıkları olan “edepsiz” Fransız Camille kızımız partiye giderken annesi “kokain içme” diyor. Bizim dizide ise annesi Dicle’den bahsederken “hayalperest ve hassas” diyor. Dicle’miz galaya giderken Zeynep Değirmencioğlu misali kaşıkları çıkaracak diye ödümüz kopuyor.
     
  • Camille işe bisikletle gidip gelirken taşralı Dicle’miz taksiye binmek için bozukluklarını sayıyor.
     
  • Onların konuk oyuncuları Juliette Binoche, Cecile de France ve Monice Bellucci. Biz Tuba Büyüküstün, Edis, Şükran Ovalı gibi isimlerle ünlülüğün sancılarını izliyoruz. (Yalnız Tuba Büyüküstün de izlenir, ağzımızı açarsak taş oluruz haklısınız.)


We have Tuba Büyüküstün, they don't...
 

Kıssadan hisse, canım kardeşlerim: Call My Agent’ı oturup odanızda tek başınıza sabaha kadar izleyin, Menajerimi Ara’yı ise annenizle beraber, çayınızla, çekirdeğinizle saatlerce seyredebilirsiniz. Malum Call My Agent 55 dakika, Menajerimi Ara reklamsız 2.5 saat.
 

Gelecek Bölümlerde Neler Olacak?

Vallahi dizinin yan hikayeleri aynı olsa da omurgasında birçok ekleme olduğu için özellikle Barış-Dicle aksını yabancı dizi üzerinden tahmin etmek zorlaşıyor. Ama yerli dizi klişeleri üzerinden ilerlersek, Beren ile Barış yakınlaşacak, Beren ile Dicle’nin kardeş olduğu ortaya çıkacak tam birbirlerine ısınacaklarken belli ki Dicle ile Barış arasındaki kıvılcımlar ateşe dönüşecek.

Bir yandan da dizi ile orijinali arasında birçok benzerlik olduğu için spoiler’ın dibine vurmadan, üstü kapalı tüyolar yazmayı tercih ediyorum. Diziye bir bebek gelecek gibi görünüyor. Babası kim olur, annesi kim onu zaman gösterecek.

Call My Agent’ın 1. Sezonu Mathias’in (Kıraç) ailesinin Camille’in (Dicle) adamın gayrımeşru kızı olduğunu öğrenmesiyle bitiyor. 2. Sezonda ajans da sırrı öğreniyor. 3. sezonda Camille kızımıza köpek balıkları arasında bir yer açılıyor. Bizde akışın böyle olacağını sanmıyorum açıkçası.

Gabriel ve Sofia kanadı var bir de, yani Çınar ve sekreter kız aşkı. O hikaye bildiğiniz derbederliğe gidiyor ben söyleyeyim. Kıskançlıktan gözü dönen erkeğin hazin sonunu hep beraber izleyecek gibiyiz gelecek bölümlerde.

Mathias’ın (Kıraç) geçmiş hatalarından ders alıp aile sancıları içinde kıvrandığını da sanmayın. Erkekler değişmiyor anacığım, soluğu bilin bakalım dizideki hangi kadının yatağında alıyor? Bu kadar tüyo yeter size, siz bulun.


Mesaj: "Bu televizyon işleri falan sakat..."

Türk dizilerinin başarısı malumunuz. Bizim jenerasyonun duvarında şarkıcı posterleri varken bugünkü genç kızlar dizi oyuncularının fotoğraflarını likelıyor. Doktor mühendis olma hayali kuran nesiller yerini cast ajanslarına üye olan çocuklara bıraktı. Menajerimi Ara, alttan alta “Ne olursan ol gelme” dercesine izleyiciyi sektörden soğutmanın yollarını arıyor.

Kaprisli oyuncular, “oyuncuya güven olmaz” replikleri, tek ayak üstünde söylenen yalanlar, çevrilen dolaplar dizinin normali. TV sektörünün kolektif vicdan azabı ekrana yansıyor. Ben boşuna demiyorum Mad Men gibi diye. Tek fark, burada Lucky Strike yerini müşteri olarak Çağatay Ulusoy’a, Tuba Büyüküstün’e bırakıyor işte. Senaristlerin, yönetmenlerin, yapımcıların adeta oyuncular ve menajerler için içlerinde biriktirdiği yüzyıllık kin Menajerimi Ara ile dışarı kusuluyor. Sürekli sorun çıkaran oyunculara karşı, Yaprak Dökümü’nün Hayriye Hanım’ı gibi “Aman ağzımızın tadı bozulmasın Ali Rıza Bey” yaklaşımındaki idareci menajerler her bölüm işleri yoluna koymaya çalışıyor. İzleyiciler arasından ünlü olma hayalleri kuranların ise pembe düşleri suya düşüyor.

 

Dikkat: Prens ve prensesler kurbağa olabilir!

Herkesin televizyon sektöründe, birbiriyle ilgili anlatabileceği yüzlerce rezillik, skandal ve dedikodu var. Dizide gösterilen “kendini karavana kapatan oyuncu” hikayesinin, bugüne kadar 10 sette gerçek olduğunu bizzat biliyorum. Hal böyle olunca, Menajerimi Ara’nın da 18 bölümlük Call My Agent’ı uyarlarken köpürtecek malzeme bulması zor değil. Ekran gördüğümüz prens ve prenseslerin kurbağa olabileceğini ilan eden Menajerimi Ara’yı merak ederseniz Salı akşamları Star’da, yok ben Fransızları izlerim derseniz Call My Agent Netflix’te. İyi seyirler.

(gizem kaboğlu bildirdi)


facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et

Yorumlar:

Sıradaki Sinema İçerikleri:

Sıradaki Haberler:

(11.4.2021)

Belediyenin Almanya’ya eğitime gönderdiği 45 kişiden 43'ü geri dönmedi...

"Aslında dönecekler ama orada kurulu düzenleri var. Yoksa vatanımız cennet..."

Vahit Gözgel, Emekli


Diğer yorumlar ->

(25.11.2020)

AKP Denizli Milletvekili Nilgün Ök: ''18 yıl önce araba var mıydı?''

"Genel Başkanları buzdolabı olmadığını iddia ediyordu. Bu yine biraz insaflı çıktı.."

Uğurhan Culak, Elektrik tesisatçısı


Diğer yorumlar ->