Ölümsüzlüğü Bulan TV Efsanesi: Sıdıka
Kenar mahallenin cam kenarında
Dünyayı taktım ben deli aklıma
Camda duran çiçeklerin arasında
Dünya düştü benim yarım aklıma
Gir içeri, kır dizini
Dön önüne kız Sıdıka
Annen görür, baban duyar
Dayak yersin kız Sıdıka
Bu sözleri okurken melodisi de beraberinde geliyorsa siz de bizdensiniz demektir...
Hayaller Jetgiller, Gerçekler Hala Sıdıka
Sıdıka, sosyal medyada yeniden gündem olunca, sizin de yüzünüzde gayrı ihtiyari bir gülümseme oluştu değil mi? Atilla Atalay’ın meşhur kahramanı Sıdıka, 90’ların sonunda dizi olarak ekrana gelmiş, zamanının çoookkk ilerisindeki vizyonuyla geleceğe çapa atmıştı. Bu yüzden ölümsüzlüğü de kazanmıştı tabii… Yıl 2020, güya Jetgiller gibi uçacaktık ama biz hala parkta taciz edilen Sıdıka üzerinden politik mesaj veriyoruz. Dizi de yeniden sosyal medyada bu nedenle patladı zaten. İşte o sahne:
Aradan geçen neredeyse çeyrek asırda aldığımız yolun büyüklüğü dizinin güncelliği konusunda fikir verebilir. Sıdıka dizisinin zamanının çok ilerisinde olduğu kesin ama yine de izlerken yer yer şiddet konusunda biraz can sıkıyor. Ahvalimiz can sıkıcı gerçi, diyeceğim o ki dizi de neticede feminist manifesto değil, beklentiyi atmosfere çıkarmayalım. Geçenlerde sosyal medyada gündem olan Feminist Dayı’yı izlemişsinizdir.
Sıdıka’yı izlerken de aynı hisleri paylaşacağınıza eminim, yani bir anda çok haklı geliyor, sonra bazı yerlerde pek de içinize sinmeyen bir cümle duyuyorsunuz ama sonra “buna da şükür” diyorsunuz.
Ne Kerameti Var Bu Sıdıka’nın?
Ufff, yaşlıların nostalji merakı demeyin, valla bu dizi bildiğiniz Türk dizilerinden değil. Misal, Sıdıka aile kurumunu kendince şöyle tanımlıyor “Çifte standartlar enstitüsü”. Dizinin de ana çatışması bu zaten. Evde yer bulunamayan ne varsa bir odaya tıkıştırılmış Saka malikanesinde. Ütü masası ve evin kızı, evde aynı muameleyi görüyor yani. İşe yaramaz bir oğlan ama penisi olduğu için kendini kral zannediyor, zeki bir kız çocuğu zekasıyla aynı oranda ezilmesi sebebiyle çırpınıyor. Sıdıka insanların birbirine önyargısız davranacağı günlerin hayalini kurarken annesi, karısını balkondan sarkıtan adam hakkında “bu da evliliğin tadı tuzu” diyor. Varın siz düşünün aile içindeki karakter farklarını.
This is the Man’s World: Phil Dunphy VS Zekeriya Saka
Geçenlerde Twitter’da bir doktor 20 yaşında bir hastasının arkadaşlarıyla girdiği iddia sonucu kaşık yuttuğunu ve 2 yıl sonra ameliyatla kaşığın çıkarıldığını yazmıştı. “Erkeklerin neden daha kısa yaşadığının delili” diyerek bunu duyurmuştu. Vallahi Sıdıka dizisi de bunun delili.
“Karılar bunu yapabilir mi” iddiasıyla dilinde sigara söndüren, avuçla pul biber yiyen baba Zekeriya Saka, türlü savunma sporlarıyla uğraşırken her seferinde kızlara hava atma peşinde sakatlığın kıyısından dönen abi Samim Saka, günümüzün iddia üzerine kaşık yutan erkek neslinin ataları. Biraz daha zorlasak maymuna kadar gidebiliriz diye düşünüyorum hatta... Neyse o kadar gitmeyelim, bu sahneleri izlerken aklıma Modern Family’nin Phil’i geliyor ne yalan söyleyeyim. Onun da erkekliği ispat için yaptığı rezillikleri senelerce az izlemedik. Siz de Saka ailesinin erkeklerini yakından tanımak isterseniz buyurunuz:
“Politik Sürtük” Sıdıka
Sıdıka’nın ekranda gördüğümüz dizilerden kayda değer farkları vardı ki bu tezimizi gün yüzü görmemiş küfürleriyle destekleyebiliriz bence. “Ruhsuz kaltak” en sıradanı ve en politikadan uzak olanı. "Politik sürtük, cumartesi kızkardeşi” gibi, altında siyasi göndermeler bulunan onlarca yeni seslenişi görebilirdiniz dizide. Zaten Sıdıka kanlı canlı insan olup bugünün Türkiye'sinde yaşasa, muhtemelen Silivri ilçe nüfusuna kayıtlı olurdu. Ayrıca dizi de muhtemelen sigara içilmeyen, rakısız, göndermesiz, apolitik haliyle pek de tatsız gelirdi. Güdümlü anne terliği atılırdı ama onda sorun yok yanlış olmasın. Kafa yarmak, parmak kırmak hiç sorun değil ekranda. Siz yine de Cimer’e falan şikayet etmeyin ama tüm bölümler sansürsüz Youtube’da ve Dailymotion’da var.
İnternet Kuşağı Sıdıka’yı Keşfetti!
Günümüz ergenleri, Youtube’ta sivilcelerini patlatma yarışı yaparken nasıl olduysa Sıdıka’yı da keşfetti. Ben de oturdum yeniden izledim diziyi… Cinsiyet ayrımcılığı, toplumsal roller, aile kurumu, cinsel özgürlük, Susurluk kazası, cumartesi anneleri, belediyecilik gündemde ne varsa Sıdıka’nın ironisine mazhar olmuş zamanında. İzlerken farkında olmadan sol yumruğunuzu havaya kaldırabilirsiniz, aman diyeyim fazla kaptırmayın. Gülüyoruz ediyoruz ama biz de bugün dizideki aileden pek farklı değiliz. Safiye nasıl komşu üniversitelilerin evini fuhuş yuvası, terörist cephaneliği zannediyorsa, bugün de ülkemizde tanış olmadığın evrenlerle iç içe olmanın endişesini taşıyor herkes.
1997’den 2020’ye Bakış
Büyükşehirde yaşamanın cilvesi olan bu durum, dizide de günümüzde de vahim tablolar oluşturuyor. Ailenin büyükleri tanımadıkları kültürlere, insanlara karşı korku hissini körüklerken ailenin çocukları internet üzerinden kapalı her kapıyı açabildikleri için öcü mantığını bir türlü oturtamıyor. Yani toplumda gündem oluşturan o meşhur Z kuşağı var ya, onlar ve ebeveynleri, Sıdıka ile annesi gibi farklı dünyalardan birbirlerine el sallıyorlar.
Şehre göç edip aidiyetsizliğini köklerine sarılarak atmaya çalışan, kestirmeden köşeyi dönmenin yollarını arayan “mahcup vatandaş”, metropolde doğan büyükşehirli evladının hızına yetişemiyor. İnstagramı sallayan ördek dudaklar, babanın elini öpmekten çekiniyor tabii… Büyüklerden hayatı kaçırdığını fark edenler kendini çağa uydurmaya çalışırken sonuç Esra Erol dramları oluyor… Gençlere ulaşma çabası da “1 megabayt internetle netfilişe girecekler” vaadine dönüyor. Sıdıka da bu yüzden hala güncelliğini koruyor zaten. Sıdıka’daki uçurum şimdi daha da büyük, çatlaklar daha da derin. Ağır ağır, sancısını çeke çeke doğurmaya çalıştığımız o değişimden mütevellit, Elf’ler gibi bir de Sıdıka ölümsüz işte kültür hafızamızda.
“Maalesef” hala ölümsüz Sıdıka… Gönül isterdi ki güzel diziymiş ama ne demek istemişler ki diyerek yeni nesil izlesin, esprileri anlamasın. Gönül dilerdi ki, düşünelim, hayret edelim, bugüne dair bulmayalım. Röptaşambırımızla evimizde oturup, “ne kadar banal bir durum kuzum” diye tepeden bakalım… Olmadı… Ne jetgiller gibi uçabildik ne robot hizmetçilerimiz oldu. Olsun, şimdi de tesellimiz oluyor dizi, gülüyoruz “buna da şükür.” Güldürürken düşündüren, düşündürürken ağlanacak hale gülümseten kaç karakter tanıdınız sevgili seyirci? Sıdıka o işte. Olur da eve falan kapanırsak yine, oturun izleyin işte, tanıştığınıza, hatırladığınıza çok memnun olacağınızdan eminim ayrıca.
Sıdıka’dan Seçme Sahneler
Kardeşim ne çok yazdın, üzerimize biraz sahne at da diziyle hasret giderelim dersiniz diye size birkaç videoluk liste de yaptım. Buyurun doyun Sıdıka’mıza:
Dizi 2000’lerde yeniden ekrana dönmüştü, ilkinin tadını vermese de yine de izlenmeye değerdi:
Sıdıka’nın telefon sapığını konuşturma taktiği nice polis sorgusuna taş çıkartır:
Oynatalım Uğurcum, dikkat şiddet içerir:
(gizemkaboglu Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et