Uysal Ailesinin İkili Hayatı ve Punk 101: Uysallar
“Dünyayı gezin” tavsiyelerine kulağını tıkayıp sırf keyiften bilgisayar başına çöreklenen halkımızın yeni fenomeni Uysallar oldu. Netflix’in en yeni yerli yapımları arasında yer alan dizi, bir aile üzerinden politik ve toplumsal mesajlarını verirken, bir yandan da “punk nedir” sorusuna kendince cevaplar arıyor.
Dizinin son mohikanı rengarenk saçlarıyla Oktay (Öner Erkan) olurken, umutsuz ev kadını Nil’e Songül Öden hayat veriyor. Uzun zaman sonra demans geçirmeyen bir karakterle izlediğimiz Haluk Bilginer, ayaklı bürokrasi “Berhudar” ile karşımıza çıkıyor. İzleyiciye beklemediği yerden aşk zerk eden, dizinin romantik aforizma fabrikası rolünü ise Olcay Uysal kapıyor, Olcay karakterini Uğur Yücel canlandırıyor. Ayrıca Serkan Altunorak’ın kazanova Suat karakterine cuk oturduğunu da söylemek gerek. Daha önce Şahsiyet ve Daha’da işbirliğini gördüğümüz yazar Hakan Günday ve yönetmen Onur Saylak, Uysallar’da da bir arada olmanın rahatlığını izleyiciye hissettiriyor. Beraber kurdukları dünya, renkli ve sisli bir kara komedi örneği oluşturuyor.
Alarm bağımlısı bünyelere ramazan davulu şoku
Uysallar, hayattan sıtkı sıyrılmış bir aileyi merkeze alıyor. Arka planda ise İstanbul’a çözen sis gündemi işleniyor. Bir yandan sis ile somutlaşan, toplumsal sıkışmışlık hali resmedilirken, merkezdeki ailenin hemen her üyesi, mevcudiyetlerinden duydukları rahatsızlığı yeni personalar yaratarak göz ardı etmeye çalışıyor. (Aslında bunu sosyal medya kullanımına alternatif bir yaklaşım olarak da görebiliriz.) Aile adı altında bir sır üretim merkezine dönüşmüş olan Uysallar hanesi, orta yaş depresyonunun adeta vücut bulmuş hali. Ailenin babası Oktay punk olarak Walter White’ın Heisenberg macerasını kıskandırımaya çalışırken, annesi Nil “işletme” mühendisi titrini sonuna kadar karşılayarak kendine yalandan bir kariyerle çevre edinmeye başlıyor. Uysallar’ın oğlu Ege, xanax kafasıyla kendi intikam macerasını adımlıyor. Dede Olcay ise ailesinden gizli yaşadığı aşk sayesinde, bir yandan babalığıyla hesaplaşıyor.
Sultan papağanları, kakudugiller familyasına aittir.
Punk, Uysallar’ın İçine İşlemiş
Sadece Oktay karakterinin geceleri deri tasmalar takıp mohikan saçlarıyla Beyoğlu’nu adımlaması veya çalan müzikler değil, dizinin içine boca edilmiş onlarca göndermeyle Uysallar, “ben punk anlatıyorum”u ispat etmeye çalışıyor. Öyle ki, punk felsefesini anlatırken literatürde bolca referans verilen Elliot Aronson’ın “uysallık” tanımı diziye adını, karakterlere soyadını veriyor. Aronson The Social Animal kitabında uysallığı şöyle tanımlıyor: “Gerçek ya da hayali olan, ya bir insan ya da bir grup insan tarafından uygulanan baskının sonucu olarak bir insanın davranışlarında veya düşüncelerinde değişiklik olması”. Punk’ı anlatan temel eserlerden Craig O’Hara’nın Punk Felsefesi kitabında değindiği üzere, punk da her cephede uysallığı reddediyor. Punkçıların farklı görünümleri, müzikleri, sorgulayan düşünme biçimleri ve bilinen tüm kategorileri reddeden perspektifi de bu reddedişin sonucunda karşımıza çıkıyor.
Hatta punkın temelinde yer alan “başkalarının fikirleri üzerinden fikir üretmeme” argümanı, dizide yer alan Şıkıdım şarkısının “Başkası olma kendin ol” sözleriyle kulağımıza fısıldanıyor. Uysallar’ın zihnimize attığı çengellerin de sayısı epey fazla, kimi sahnede kasetten Sex Pistols, kiminde posterden Neyzen Tevfik, bazısında kitaptan Tolstoy veya Sophokles izleyiciye selam çakıyor. Sahne içinde anlamlandırıp yorumlamak da izleyiciye bırakılıyor. Ancak her karede o kadar çok detay var ki, izlerken yorulmamak elde değil. Ayrıca, punk kültürünün bir parçası olan kışkırtma eylemleri de dizinin içinde çok sayıda örnekle göz önüne seriliyor.
Silivri şimdi ısınmaya başlıyor...
Dizide karakterin dediği gibi “Stephen King’de sis çöker korku filmi olur, bizde politik gerilim oluyor.” Bu replikten de anlayacağınız gibi Uysallar’ın içine yerleştirilmiş politik göndermeler oldukça fazla. Kimlik kontrolleri, tweet attığı için hapse gireceğine inanan mühendisin paranoyaları, İstanbul’un üstüne çöken sis ile oluşan hukuksuz iklim, gerilim yaşatıyor. İş yerinde tacize uğrayan karakterden, kasetle taciz edilene dek dizinin her meseleye biraz el atıp, izleyicinin ağzına bir parmak mesaj çalması bir yerden sonra ister istemez gazete okuma hissi uyandırıyor. Ayrı ayrı birçok mesaj, dizinin içinde karşımıza çıkıp geçiyor ve ister istemez bir karmaşa oluşturuyor.
Punk ölmedi ama ölse daha mı iyiydi ne?
Kişisel tarihinde kendi parodisine dönüşme tehdidi ile karşı karşıya kalan punk, Uysallar dizisini de aynı tehdit ile yüzleştiriyor. Punk felsefesini aslında içselleştiremeyen ve dizi boyunca bir mücadele alanı yaratamayan, adeta kendine bir oyun alanı oluşturan Oktay’ın sahteliği dizinin sonunda yüzüne vuruyor. Etiketlerden yoksunlaşması gerekirken punkçılığı bir etiket olarak giyinerek görünmez olmaya çalışan, pasif agresif ruh halinin katarsisini yıkılan bina videoları izleyerek yaşayan Oktay, adeta bölümler boyunca panik atak sancılarına izleyiciyi de ortak ediyor.
3. türden karşılaşmalar
Oktay’ın sürekli kahverengi giydiği rutin hayatının sıkıcılığını ve pasif karakterini iliklerimize kadar hissettiğimize şüphe yok. Hatta izlediğimiz maceranın heyecan verici başlangıcına rağmen akış, yer yer sıkıcı sayılabilecek kadar tempo sorunu hissettiriyor. Uysallar’ın yapmaya çalıştığı gerçekten günümüz insanının, -mış gibi yapma ve tüketme isteğine dair bir eleştiriyi dile getirmekse başarılı olduğunu söylemekte fayda var. Ancak eğer izleyiciyi bir türlü eyleme geçemeyen karakterle beraber bir düşün peşinden sürüklemek istemişse, hikayesinin kendinin parodisi olmaktan öteye geçemediği aşikar. Üstelik korkarım, dizinin yapmak istediği de ikinci seçenek…
Masaüstünüzde oynayan simgeler var!
“Hangover olacak yerde 1984 olanlar”ın hikayesi Uysallar, zekice yazılmış diyalogları, nostalji vadeden müzikleri, göz dolduran oyunculukları, başarılı resimleri ve ilgi uyandıran çıkış noktasıyla izleyici çekiyor. Her ne kadar izleyiciyi peşine taktığı hikaye bir yerden sonra temposunu kaybetse ve dağınıklık hissi uyandırsa da, Günday & Saylak ortaklığı diğer Netflix Türkiye projelerinin yanında kesinlikle izlenmeyi hak ediyor. İzleyeceğiniz dizinin Bir Başkadır düzeyinde olmadığını belirtmekle beraber, siz de Uysallar’ı merak edenlerdenseniz, Netflix’te 45’er dakikalık 8 bölümü bulabilirsiniz.
Uysallar’dan Akılda Kalanlar:
-
“Ben diyorum 'Avrupa'nın en büyük cezaevi', sen diyorsun 'Hayvanımı nerede otlatacağım?' Siz köylü olarak bize destek vereceksiniz, biz de sizi cezaevine sokacağız. Maaşlı, sigortalı işiniz olacak. Anlaşıldı mı? Sen de anladın mı çoban kardeşim?"”
-
“Bunu alan bunu da alır diyorlar ya, meğer bütün hayatım öyleymiş benim. Maaş alan kredi de alır, gittik aldık. Kredi alan araba da alır. Araba alan, ev de alır. Ev alan bilmem ne de alır. En son artık mezar yeri bakıyordum Fevzi. Aile mezarlığı alacaktım, 44 yaşında.”
-
“Evde bir dert mi var?” - “Evde ki kabloların hiçbiri ortada değil, hiçbiri görünmüyor. Hepsi de gayet düzgün. Gizlenmiş bir yerde duruyor. O açıdan bir sorun yok. Ev iyi.”
-
“Sen de bir karar ver artık. Canlı mısın, hayalet misin? İkisi birden olmaz Oktay. Delirirsin."
Uysallar’ın Karışık Kasedi
Uysallar dizisinde çalan şarkıların derli toparlı halini arzu edenlere, el emeği göz nuru liste:
-
Motörhead - Ace of Spades
-
Sid Vicious - My Way
-
The Comet Is Coming - Summon The Fire
-
Tarkan - Şıkıdım
-
Bedia Akartürk - Ela Gözlüm
-
The Animals - House of the Rising Sun
-
The Hillbilly Moon Explosion - Can't Take My Eyes of You (feat. Mark Phillips)
-
Erhan Sahçalı - Hücum Marşı
-
Chip Taylor & The New Ukrainians - Fuck All The Perfect People
-
Nick Cave - To Be By Your Side
-
Siya siyabend - Gayb Olmus
-
Sertaç Özgümüş - Awakening
-
Pulp - Common People
Bu da çalma listesi:
(gizemkaboglu Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et