Kendi OT Derginizi Kendiniz Yapın: Evdeki Malzemelerle Kolay ve Pratik Popüler Edebiyat Dergisi Hazırlama Rehberi...
Twitter'da, Instagram'da yuvarlak içine alınmış aforizmalarınız dolaşıma girsin, yenilgiye, tutunamamış olmaya, biraya, çaya, çocukluk travmalarına, eski Yeşilçam filmlerine, Ankara pavyonlarına ve 30 küsür sene öncesinin gazoz kapaklarına duyduğunuz o derin tutku size üç beş kuruş da olsa nakit para ve bir ihtimal daha aktif bir seks hayatı olarak geri dönsün istiyorsanız bize kulak verin...
Her gün bir yenisi açılan "Kahve Vidividisi" mekanları gibi, her ay bir yenisi çıkan OT ve türevi popüler edebiyat dergileri kervanına katılasınız, aman siz de eksik kalmayasınız diye üşenmedik bir rehber hazırladık. Üstelik hiçbir ekstra masrafa girmeden, sadece evinizdeki malzemeleri kullanarak! Şimdilik A4'leri katlayarak fanzin gibi yapıverin, elinize para geçince matbaada da bastırırsınız. Hazırsanız başlıyoruz. Hadi bismiii....
Kapak tamam gibi...
1. Her bütçeye uygun, ucuz, hesaplı aforizmalar yaratın...
Öncelikle yuvarlak içi aforizma yapmayı öğrenelim. Yazı ardından gelir. Zaten yazının kendisi değil bunlar paylaşılıyor. Bütün dergiyi yuvarlak içinde aforizma (Şekil 1.1) şeklinde çıkarıp deneysel de davranabilirsiniz; böylece diğer dergilerin uzun yazı okumak zorunda kalan okuyucularını çalabilirsiniz. İleride bunları derleyip kitap da çıkarabilir, "Yuvarlak İçi Sayıklamalar" gibi bir isimle D&R'ın "Çok Satanlar" rafına girebilirsiniz...
Şekil 1.1 Bayat bisküvilerinizi atmayın, birazdan onlarla harika bir aforizma yapacağız
Temel olarak hepsi ''İyi bi insanım aslında ama kendimi bok gibi hissediyorum, aşk hayatım da bok gibi'' manasına gelmesi gereken aforizmalarınız, ucuz malzemelerden yemek tarifi veren Oktay Usta, evdeki atsan atılmaz satsan satılmaz ıvır zıvırdan abajur falan yapmayı öğreten Derya Baykal tarzında olmalı. Yukarıdaki örnekte görüldüğü üzere, salon ya da mutfaktaki malzemelerden hiç yorulmadan kendinize aforizma yapabileceğiniz gibi, birazcık gayretle balkondaki naif ve kokulu fesleğen ya da evin önündeki melankolik ve bir o kadar yalnız sokak lambası gibi daha dışsal nesnelerden de faydalanabilirsiniz. Formülü tekrar özetleyecek olursak: 1. Kendimize acıyor, insanlığa üzülüyoruz. Genel olarak üzgünüz 2. Bu üzüntüyü ve en yakınımızdaki nesneyi kullanarak anlamlı gibi görünen bir cümle kuruyoruz.
Zamanı geldiğinde, içine aforizma doldurulmuş bu 'yuvarlak'ları magnet yapıp dergimizle birlikte hediye olarak vereceğiz ve buzdolabının kapağında hak ettiğimiz yeri (dürümcü magnetinin hemen yanı) alacağız inşallah...
Peki bizim dürüm hazır mı usta?
Şimdi dilerseniz, birkaç ufak, ev yapımı, yuvarlak içi aforizma örneğiyle bu konuyu iyice pekiştirelim:
- 'Masumiyetimi gördün mü?' dedim, 'nerede çıkardıysan ordadır' dedi annem...
- Eski bir mouse'un topunu temizler gibi temizliyorum geçmişimizi. Artık kimsenin kullanmayacağını bile bile...
- Biraz beklemiş bir domates gibi hissediyorum kalbimi. Salataya katılmaz hani, ama menemeni yapılır belki...
- BİM'den alınmış süzme peynire dönmüştü aşkımız... Yoğurt kıvamında, tuzluydu sevişmelerimiz...
- Öğrenci evindeki bulaşıklar içinde bulunan bir çift çoraptı düşlerimiz... Kimsenin sahip çıkmadığı...
- Bazen, 56 ekran siyah beyaz bir televizyon kadar yorgun hissediyorum kendimi. Allah'ını seven üzerime dantel atsın...
2. Tanınmış kafaları ve çekici isimleriyle: Ünlü kullanımı
Mutlaka popülerliği yüksek olan ama çok ayağa da düşmemiş birilerine yazdırın. Olmadı, ismini ya da kafasını kapağa koyacak kadar röportajını yapın. İsimlerini kapağa-sosyal medya paylaşımlarına döşediğinizde dergi alışverişine çıkmış okuyucu kitlesini tezgahınıza çekmiş olacaksınız. Ünlülere şiir, öykü, anı... her şey yazdırılabilir. Onlar bizim gibi ünsüz olmadıkları için ellerinden hepsi gelir. Yazmayı sevmeyenlere de bir mekan çıkışında 3-5 soru sorup bir sütun köşe hazırlayabilirsiniz.
'İçkiliydi Bilmemne' köşesi için konuştuğumuz Ozan Güven, sorularımızı yanıtladı
Bu noktada, Leyla ile Mecnun, Behzat Ç ve İşler Güçler tayfalarının her zaman gideri vardır. Bireysel olarak not etmeniz gereken 2 önemli isim ise Emrah Serbes ve Yıldız Tilbe. Bunlardan artık hangisini denk getirebiliyorsanız bir şeyler kapmaya bakın. Sonra Nejat İşler'in iki kelam anısını, Ercan Kesal'ın sinema, sanat, sağlık sektörü, gündem ve genel olarak hayat konusundaki ironik düşüncelerini eklerseniz bedava top dağıtımına üşüşen çocuklar gibi kapışılacaktır derginiz...
Ercan abiyi arka kapak yapıp bir film repliğini de o güzel kafasının üstüne yazabilirsiniz...
Şimdi yazı içeriklerine geçelim. Birkaç madde sonra örnek bir paragrafımız olacak:
3. Mağlubiyet coşkusu
Şunu unutmayın; Bir popüler edebiyat dergisinin kıvamını veren en temel malzeme, yenilgiye düzdüğü övgülerdir. Ağdalı, kimi zaman nostaljik ama her halukarda melankolik yazılarınızla okuyucunuzun ruh hâlini öyle karıştırın ki kaybeden olmaktan coşku duyar, hayatta başardıkları birşeyler varsa ondan da utanır hale gelsinler. Bu duyguya girmek için önce ortamınızı yaratın:
- Nick Cave, Ferdi Tayfur, Leonard Cohen ve Neşet Ertaş'tan oluşan bir playlist hazırlayın. Duman da olur...
- Google'da "Yenildik ama ezilmedik" araması yapıp eski gazetelerin manşetlerine bakarak yenilip ezilmemek üzerine kafa yorun.
- Örnek bir yazı inceleyin. Hatırlıyorum, Beşiktaş'ın 8-0 yenik ayrıldığı Liverpool maçından sonra sokaklarda 'Seviyoruz işte' diye bağırdığını anlatıp 'bütün sevenler acıtır' diye bağlamıştı bir abi. Bulun onu. Şüphesiz ki o yazıda hepiniz için enfes dersler vardır.
- Bunlar yeterli gelmediyse bir de Kaybedenler Kulübü'nü, durdurup not ala ala izleyin...
Yeterince kıvama geldiğinize inanıyorsanız geçin klavyenin başına, politik yenilmişlik veya aşkta kaybetmek üzerine karalamaya başlayın. Becerebiliyorsanız içine bir tutam da mahalle maçında yenilme hikayesi ekleyin. Sonra hepsini birbirine bağlayın...
İyi gidiyorsunuz ama biraz daha çalışmanız lazım...
4. Çocukluğunuza inin
Bol bol çocukluk günlerinizden bahsederek, 'Samimi mahalle maçı', 'Bisiklet ve komşunun kızı', 'Babamız bizi sevmedi!', 'Teyzelerin yazlığındaki küçüklük aşkı' vurgusu yapın. Saklambaçtan* ve yakar toptan modernizm eleştirisi döşeyin, onları özletin bize. Çocukluğunuzdaki herhangi bir anın önemini abarttıkça abartın: Mesela o mahalle maçında topunuz direkten dönmeseydi şimdi ne biçim mutlu olurdunuz ya da o emekli amca topunuzu kesmeseydi de böyle isyankâr olmasaydınız siz de...
*10 yıl sonra dergiye yazmalık melankolik bir anıya dönüşecek flu bebeler...
5. Tersten kamu spotu olun: Çay, sigara, bira ve Camus...
Tarzımız 'alkol ruhsatına sahip yeraltında bir çay bahçesi' gibi olmalı. Yani hem âsi hem de samimi olabilmeliyiz. Biri açık söylenen iki çay, aşkınızı; sürekli tazelenen demli çaylar sıcak dostluk bağlarını simgelemeli. Aynı şekilde, sabah kalkınca yarım paket sigarayı üst üste yakmanız, evdeki boş bira şişelerini çarpa-dağıta yürümeniz mahallenin âsi çocuğu kimliğinizi pekiştirecektir. Hele bira yanında Nietzsche'yi, Camus'yu çerez eylerseniz, en dandik anınızla bile yeraltı edebiyatı çevresinde racon kesebilirsiniz...
6. İlköğretim - lise müfredatından hayat dersleri verin
'Melankolik Coğrafya' Servisi...
Hedef kitle olarak seçtiğiniz okurlara uygun bir şekilde, ilköğretim-lise müfredatına gönderme yapan hayat dersleri vermeniz faideli ve işlevsel olacaktır. Hayat Bilgisi dersi ile yaşam deneyimlerinizi örtüştürebilir, karasal iklim ve bozkır bitki örtüsünden Ankara melankolisine varabilir, OBEB-OKEK alarak dünyadaki yerinizi bağdaştırabilirsiniz.
- Şimdi de son dört maddeye göre örnek bir paragraf oluşturmayı deneyelim:
Şişeleri depozito için bakkala verdik çünkü...
7. Sorgulatmalı 'Sahi siz...' bitirişleri
'Dünya boktan' diye başlayıp koy dötüne rahvan virajına girdiniz. 'Lan aslında...' şeklinde hafif umutlu bir sonla da bağladınız. Şimdi sıra son cümlede. Yaratıcı bir son bulamadıysanız, klasik bir son cümle yardımınıza koşacaktır. Bu büyülü son ise, yukarıdaki örnek paragrafta da yer verdiğimiz 'Sahi nokta nokta nokta' ya da 'Sahi siz hiç nokta nokta nokta' bitirici vuruşudur... Bu cümle okurumuzun suratına şamar gibi inecek, o dergiyi hemen bırakıp bütün geçmişini, insanlığını sorgulamaya başlayacaktır:
8. 'Biraz ondan biraz bundan' felsefesi
Derginizin felsefesini soran olursa 'Her şeyden biraz' deyin. Arabesk ile pop müziğe yan yana köşeler vererek kültür harmanı, harmonisi oluşturun. Tarkovski ve Düğün Dernek pipilisini, eşitlikten bahseden bir yazı ile bir banka reklamını art arda sayfalara koyarak hepten çıldırın. Saykodelik olun biraz. Ciddi toplumsal şeyler okurken sayfaların arasından Ülker Çikolatalı Gofret ayracı çıksın, savaş yazısının üç sayfa ötesine yemek tarifi verilsin... Kim ne diyecek, o kadar karışınca kimse bi' bok anlamıyor zaten... Bu senin stilin...
9. Sosyal medyada "takip edeni takip ederim" ekolü
'En cici aksesuarımdır popüler edebiyat dergim'
Gelelim işin en hayati kısmına. Öncelikle Twitter'da bir profil resmine sahip herkesi takip ederek takipçilerinize kendilerinin özel olduğunu hissettirin. Sonra da mention'lanan paylaşımları iyi kötü demeden retweet'leyin. Ayın 20'si olsa da, derginin, yan derginin ve çıkartmaların bâyilerde olduğunu hatırlatın; gerekirse tüm takipçilere DM'den yürüyün... Kedi, kahve-çay, fosforlu kalem, bonibon, hafif bir kitap, boğaz-kız kulesi ile süslenmiş paylaşımlar karşılıklı Twitter-Instagram 'like'larınızı artırsın. Karşılıklı tatmin bu ilişkide önemli...
Özgün bir paylaşım: 'Biz büyüdük ve kirlendi dünya' dizesiyle paylaş ve gelsin like'lar...
10. Sonuç yerine...
Şu ana kadar olan kısımları eksiksiz yerine getirdiyseniz geriye bir tek gerekli sermayeyi ve Emrah Serbes ile Nejat İşler'in numaralarını bulmak kalıyor. çArşılı tanıdıklardan Emrah Serbes'e, Gümüşlükspor tesislerinden Nejat İşler'e bağlanabiliriz galiba. Yıldız Tilbe'ye de mention yapalım Twitter'dan, o kesin döner... Ooo, bomba bir söyleşiyle başlarız... Haydi kapağımıza kuvvet, yuvarlak içimize bereket...
(iletisimcevahiri Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et