Kafanızı Kurcalayan Soru: Bu Çocuk Beni Eve mi Atmaya Çalışıyor? (E Yani...)
Bknz Eve Atmak / Atılmak: Erkek arkadaşınızın, sevgilinizin ya da işte öyle böyle takıldığınız adamın; meydana gelen ve gelebilecek olan her türlü pozisyonu gerek eve bırakmalar, gerek film izleyelimler, gerekse de sadece ama sadece sarılıp uyuruz tarzında yükselen stratejilerle gol pozisyonuna çevirmeye çalışma süreci olarak tanımlanmaktadır.
Eylemin konumunu belirleyen dolayısıyla da en önemli unsur olan "ev", tarafların tek başlarına, aileleriyle ya da arkadaşlarıyla birlikte yaşamalarına göre değişkenlik gösterebilmektedir. Hemen örneklendirelim:
Eğer siz tek yaşıyorken, sevgiliniz kazık kadar adam olmasına rağmen şu dizilerdeki gibi içinde her türlü entrika dönen fakat akşam yemeklerinde it gibi aynı masaya oturmak zorunda kalan, koloniden hallice ailesiyle birlikte yaşıyorsa aslında sizi kendi evinize atmaya çalışıyor olabilir. Fakat eğer fazla olan sizin evin nüfus yoğunluğuysa, bu kendi sahasındaki tüm fertleri kunduzca bir planla sepet ederek sizi deplansmana çağırıcaktır. Haa tabii burada en iyi ihtimallerden söz ediyoruz. Zira tarafların ikisinin de tek yaşaması durumunda, onun evine gitmekten yırtsanız bile eninde sonunda o sizin evinize sıvışıcak...
Fayda sağlamasını caaan-ı gönülden umarak, eve atılmaya çalışıldığınızda şak diye ayıkacağınız kilit noktaları hemen az aşağıda sizin için açıkladık. Tamam canım biliyoruz, O öyle bir adam değil tabi de; yani ne bileyim erkek milleti bir yerde, temkinli olmakta fayda var...
1. Nescafe'nin sponsorluğunda eve atma çabaları; Bi kahve? Çay? Damacana suyu?
Kahve çok muhteşem şey değil mi ya? Sabah gözünü açıyor, aç karna içince zayıflatıyor, Instagram'da like kasmana yarıyor, Starbucks logolu oldu mu cool olmana yarıyor, dedikoduya enfes gidiyor ve en önemlisi de manitayı eve bırakırken söz konusu eve sıvışmana yarıyor...
Bu sadece iğrenç kahve içmeye yarıyor. Kimse farklı bi beklentiye girmesin
Evvet bayanlar, numarayı söyle bir hatırlayalım; hani evinize olan mesafe yaklaşık beş dakikaya indiğinde arabada hüküm sürmeye başlayan o garip küçük sessizlikler, bi tatlılıklar, sevimli ve zararsız görünme çabaları, her on iki saat diliminin sonunda kavga etmeyi başarmanıza rağmen, ilişkinizin ne kadar da sağlam temeller üzerinde ilerlediğine dair kendisini bile şaşırtan teorilerle; evinize doğru yapılan yolculuk finish çizgisine ulaştığında beklenti dolu bakışlarını göh göh size dikmiş olacak.
"Hollywood Raconu"na göre adam o kadar zahmet etmiş, kapınızın önüne kadar bırakmış; e sizde eşek değilsinizdir herhâlde bi kahve ikram edersiniz. Gerçi kahve burada sembolik, hani sağlam bir şarabınız varsa daha iyi olur. Kahveyi sabah da içersiniz canım. Üzerinizde de onun gömleği olur falan... Yeterince açık oldu sanırım.
2. Birden bire patlayan sinema sevgisi
Beyaz perdeye yönelik her türlü etkinlik ilişkiye büyük zarar. Allah hepimizi sinema düşkünü erkeklerden korusun. Evde dvd falan takılsanız, zaten işin sonunun nereye varacağı bariz belli. Sinema yapsanız; iş çıkışıydı, öncesinde yemekti falan derken kaldınız mı yine gece seansına! Nerde tenhalık, başbaşalık orada tehlike. Ayrıca çok film izleyince de etkisinde kalıyorlar zaten boşverin.
3. Ben çok güzel risotto yaparım. Aynen...
Risotto'nun nasıl yazıldığını yeni öğrenen kahramanımızdan iddialı bir çıkış. Kahve numarası birkaç kez denenmiş fakat mütemadiyen başarısızlığa ulaşmışsa, gecenin ana programı için çapa eve sallanacak ve böylelikle ıskalama ihtimali minimuma indirilecektir.
Yine "Hollywood Raconu"nu baz alırsak; adam işi gücü bırakmış, havluyu omzuna atmış, kaslı kaslı kollarıylasize romantik bir akşam yemeği hazırlayabilmek için tüm gün uğraşmış... Yaaa çok romantik değil mi ama?
Değil
Hayır değil canım, ne münasebet?! Ne bu mumlar ayrıca? Yakın bakiim ışıkları! Ne diye bu havada tıkılıp kalıyorsunuz ki eve; hayır o kadar balıkçının, steakhouse'ların suyu mu çıktı? Ayrıca bu kadar prodüksiyona, o kadar dekora bu mudur yani? Üzeribe bergamot yaprağı iliştirilmiş spagetti mi?! Şahane yaa! Daya tabii sonra şarabı, olanlar olsun...
4. Sesin hasta gibi geliyor?
Dördüncü maddemizde düşman kuvvetler kılık değiştirerek, eve hasta bakıcı rolüyle sızmaya çalışıyor. Grip dediğiniz şey nerden baksanız bi üç - dört gün falan süründürür. Bu da inceden inceye eve çöreklenmesi için hayli yeterli bir süre... Ayrıca ortada hazır çorba ve sallama ıhlamurla elde edeceği şahane bir kahramanlık figürü var. Sonra malum hastasınız, ateşiniz falan çıkar; birinin sizi duşa sokması gerekir. E sevgilinizin şefkatli kolları ne güne duruyor canım?
- Duyar duymaz üstüme bi şey geçirip geldim...
5. Ustaya ne gerek var canım...
Alın size bir kılık değiştirme numarası daha! Legal yollarla eve bir türlü kapağı atamayan kahramanımız, kısmetini tornavida ve İngiliz anahtarında arıyor. Yine de bir şans vermek lazım tabii. Tamam kendi evinde damacanın kapağını bile yarım saatte açmayı başarıyor olabilir ama belki elektronikte falan iyidir. Aman canım zaten amaç ne televizyon, ne de sızdıran musluk! Eve girildi mi? Girildi. Yalandan bir iki kurcalar sonra da " Aslında ben hallederim de uzun sürer ya baya, biz bunlarla değerli vaktimizi harcamayalım..." diyerek ufak ufak ceza sahasına yönelir. Hayır adam o kadar çile çekmiş, yılmamış, azmetmiş bir şekilde eve girmiş; muslukla falan vakit kaybetsin canım? Hiiiç!
Yeterince anlıyor gibi baktım, artık "Bunun komple değişmesi lazım" diyebilirim
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et