O Son 5 (Hadi bilemedin 25) Kiloyu Asla Veremeyenler İçin: Toplumsal Baskıyla Mücadele Rehberi
Fazla kilo illet bir şeydir. Hele ki kadınsan… Giyecek şey bulamazsın, her yediğin zehir zıkkım olur, oranı buranı saklayacağım diye bin bir kılığa girersin. Herkesin bayıldığı yaz mevsimi senin için kâbusa döner. Havalar ısındıkça gereken yerleri kamufle etmek giderek zorlaşır. “Üşüyorum” diye poponu örtmek için hırkayla dolaşmaya kalksan bu sefer de kilomu saklayacağım derken isilik olursun.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de işin topumsal baskı tarafı var. Çok bilmiş apartman teyzesinden, ofisteki zevzeğe kadar lüzumsuz konuşmaya hevesli kim varsa size akıl öğretmeye çalışanlar var, bunlara karşı gün aşırı verilen sinir harbi var. Bugün siz değerli balık etliler için işbu toplumsal baskıya cinnet geçirmeden direnmenin yollarından bahsedeceğim. Bunları uygulayarak siz de hem şişko hem de mutlu bir insan olmayı başarabilirsiniz... Diye umuyorum...
1. Tehlikeli karakterlerden kaçının
İlk işiniz sizin için tehlike arz eden tiplerden mümkün mertebe uzak durmak olsun. Hem kendi sağlığınız hem de onlarınki açısından aşağıda belirtilen iki gruptan birini gördünüz mü direkt vınlayın.
a. Komşu teyzeler
- Biz senin yaşındayken şu kadarcık belimiz vardı...
Bu grubun üyeleri genellikle mahalle aralarındaki apartmanlarda yaşar. Onlarla yolda, apartmanın herhangi bir köşesinde ya da asansörde karşılaşabileceğiniz gibi bizzat kendi evinizde bile karşınıza çıkma ihtimalleri vardır.
Sizi gördükleri yerde gözlerini üstünüzden ayırmadan süzerler, laflarını asla esirgemezler. Sahip oldukları hassas görsel algılama teknolojisi ve engin veri tabanları sayesinde son 5 yıl içinde dönemsel olarak kaç kilo aldığınızı şak diye söyleyebilirler (ve asla acımadan söylerler). Genelde uzun etek üzerine yelek giyer, aksesuar olarak da kollarını dirseğine kadar kaplayan altın bilezikleri tercih ederler. Sesleri söylediklerini bütün mahalleye duyurabilecek biçimde özel olarak tasarlanmıştır.
Size tavsiyemiz, bu grup üyelerinden herhangi birini gördüğünüz an oradan hızla uzaklaşmanız olacaktır. Buna imkanınız yoksa o zaman camdan falan atlayın. Hastanede yatmak bile onların gazabına uğramaktan daha iyidir çünkü. Hem bazı hastanelerin yemekleri gerçekten çok gü... Neyse tamam sustum.
b. Sağlıklı beslenmeyle bozmuş sinir bozucu tip
- Kişneye kişneye güleyim de iyice tiksinin benden
Uzak durmanız gereken ikinci grup ise sağlıklı (ve tabii ki organik) beslenmeyle kafayı bozmuş tiplerdir. Bunların genel özellikleri, abidik gubidik, sizin daha önce ismini bile duymadığınız şeylerle beslenmeleridir. Ağızlarından, “chia tohumu, smoothie, soya sütü” eksik olmaz. O saçma sapan şeylerle nasıl doyduklarını anlayamaz daha da sinir olursunuz.
Bunlar güzelim keki bile yok buğday unu, yok kabak yok ıspanak diye rezil ederler. Zaten artık ortaya çıkan şeyin kekle uzaktan yakından alakası yoktur. Sizin canınız tatlı çekerse de kuru kayısı önerisinde bulunurlar ki sırf bu bile bunları tokatlamak için yeterli bir nedendir. Bu arkadaşlarla karşılaştığınızda da katil olmamak için üzerlerine ciha tohumu atın. O panik halinde tohumları toparlamaya çalışırken uzaklaşmak için yeterli zamanınız olacaktır.
2. Kilolarınıza sosyal bir anlam yükleyin
Kilolarınızın “Kapitalist sistemin dayattığı estetik standartlara karşı bir duruş" olduğu tezini kanınızın son damlasına kadar savunun. Evet, sizin kilolarınız öyle bildiğin karbonhidrat eseri sığ kilolar değil. Her bir gramıyla sosyal bir mesaj veren bilinçli varlıklar onlar!
Tecrübelerime göre bu tezi yeterince uzun bir süre ısrarla savunursanız size bir şey söylemeye tırsıyorlar. Bu konuda Marilyn Monroe’nun sözlerinden faydalanabilirsiniz. Sağ olsun rahmetli, zamanında epey faydalı laflar etmiş. Yukarıdaki resimde, “Sıfır beden olmadığı için çirkin olduğunu düşünen kadınlar; Siz güzelsiniz, çirkin olan toplum” diyor. Hay ağzını öpeyim bacım.
Sırf bu popüler sözü paylaşmak bile sizi rahatça “Bulaşılmaması gereken kadınlar” kategorisine taşır. Tabi siz zaten sıfır beden olmadığınız için değil daha ziyade artık kırk bedene giremediğiniz için sinir oluyorsunuz ama olsun, o kadarını da çok kurcalamayın. “Bir kadının vücudu kimseyi ilgilendirmez” noktasından hareket edin ve sanki zayıf olsanız da kilonuzun sorulmasından rahatsız olacakmışsınız gibi davranın. Sosyal medya hesaplarınızda da bu tarz paylaşımları sık sık yapın ki “Aman hiç bulaşmayım şu duyarlıya” desinler, sizden uzak dursunlar.
3. Mühim olan insanın iç güzelliği. Aynen
Her ne kadar x-ray teknolojiisi aksini söylese de...
Eğer “Ben Marilyn değilim, bana bunlar sökmez” diyorsanız, bu durumda “Önemli olan insanın iç güzelliği” klişesinden ilerleyeceksiniz demektir. Bu felsefeyi hakkıyla uygulayabilmek için ilk yapmanız gerekense içinize dönmek ve kendi manevi dünyanızı temizleyerek gezegendeki en iyi insan olmak. Fazla kilosu olan insanların genelde iyi kalpli, güleç yüzlü, pozitif bireyler olmalarının temelinde de bu yatar zaten. Dikkat ettiyseniz kilo fazlalığı arttıkça iyilik düzeyi de o nispette doğru orantılı olarak artar. Siz de ne kadar fazlanız olduğuna bağlı olarak şeker gibi bir insan olmaya bakın. Ha ama “Yok ya ben yapamam öyle. Benim içim daha pis, gıybet benim yaşam kaynağım” diyorsanız, o zaman b planına geçiyoruz.
B planımız, kendinizi bir miktar toplumdan soyutlayıp, doğaya, çiçeğe, börtü böceğe falan vermek. Neden? Çünkü siz insanların kötülüğünden, sığlığından yorulmuş, huzuru tabiatta bulmuş bilge bir kişiliksiniz? Kapiş ;)
Kısaca kuşlar, ağaçlar falan bunlardaki güzellikleri görün işte. İşiniz gücünüz bunlar olsun. Gerekirse kendi başınıza parkta oturup, bir gülü saatlerce izleyin falan. Zaten bir süre sonra kafayı sıyıracağınızdan dert tasa kalmayacak, her şey size güzel görünmeye başlayacaktır.
4. Karatay Kozunu Kullanın
- Bok yiyin ehehe
Eğer yukarıdakilerden hiçbiri işe yaramazsa Karatay Kozunu kullanmanın vakti gelmiş demektir. Yanlış duymadınız. Şişkoluğunuza kalkan olarak bayağı Canan Karatay’ı kullanacaksınız, evet. “E bu nasıl olacak, Allah adamı taş yapar” diyebilirsiniz. Hemen açıklayalım.
Bu taktikteki kilit nokta şu cümledir: “Önemli olan sağlıklı olmak ve bunun için zayıf olmaya gerek yok!". Canan Karatay çok mu zayıf bir kadın? Belki, evet, olabilir ama yeri geldiğinde lahmacununu da yiyor, bir oturuşta yetmiş beş tane zeytinini de. Doğru muyum? Sizi kilonuzla vurmaya çalışan düşmana iyice yaklaşın ve gözlerinin içine bakarak şunu sorun, “Peki, sen Canan Karatay’dan daha mı iyi biliyorsun?” İşte bu soru öldürücü darbeyi vuracak, cümlenin içinde “Canan Karatay” geçmesi bile yetecek, düşman gerisini dinlemeyecektir.
Afalladığını fark ettikten sonra hiç beklemeden, ani bir şekilde saldıracaksınız: “Ekmeği keseceksin. Onun yerine fındık, ceviz yiyeceksin. Otuz beş tane yumurta yiyeceksin ve çayını tereyağı ile karıştıracaksın...". Böylece onu hem kendi silahıyla vuracaksınız hem de kendinizden tiksindireceksiniz. Göreceksiniz bir daha yanınızdan bile geçemeyecek. Bundan sonra size sadece, Karatay’ın muzaffer gülümsemesiyle düşmanın gidişini izlemek kalacak.
(sonbaharkedisi Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et